AVRASYA ÇAĞININ CUMHURBAŞKANI

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

Silahların söz sahibi olduğu bir bölgede yaşıyoruz. Yurdumuz dinci-bölücü terör, emperyalist kuşatma ve son 40 yılı Ab ile Abd tarafından yönlendirilen hükümetlerin borçlanma ekonomisinin sonuçlarıyla boğuşuyor.

Milli Eğitimi yobazlığa ve çalınan sınav sorularına; sağlığı özel (leş)tirilerek devleti soymaya; askeri varlığı kumpaslarla tutsak edilmeye; Ulusal sınırlarında uydu devlet kurulmaya; insanlarımız inaçlı-inançsız diye bölünmeye; Ulusal değerler ayaklar alınmaya teslim edilen ağır bir süreç yaşadı, yaşıyor. Bu sürecin içinde yeni çağa nasıl bir Cumhurbaşkanı ile gireceğiz?
Halkımızın önündeki yakıcı soru budur. Sorunları yaratanlarla mı ya da sorunları yaratanlarla aynı çözümsüzlüğü ile Atlantik sisteminin savunucularıyla mı?… Yoksa Milli Hükümetle mi?
Yeni Cumhurbaşkanın öncelikli görevi baskılara karşı Milli Direnme Ekonomisini örgütleyebilmek olmalı. Orta vade programını hazırlamış, her kesimin birleştiği Üretim Ekonomisinin hem savunucu hem uygulayıcı kararlığında olmalı. Milli Demokratik Devrimimizin Önderi Atatürk’ün komşularla ekonomik işbirliğini şiar edinmiş olmalı. Devletin önderliğinde karma ekonomi uzmanı, savunucusu olmalı. Günümüzün büyüyen ekonomilerinin bunun eseri olduğunu fark etmiş, olmazsa olmaz olarak kabul etmiş olmalı.
Bölge ülkelerini de saran bölücü-dinci terörü ayrım yapmaksızın kökenlerini ve çözümlerini bilmeli, komşularımızla işbirliği kurulması ve geliştirilmesi konusunda deneyimli olmalı. Aydınlanma ve laikliği devlet ve toplum katında hayata geçirmek, bu amaçla bir Milli Eğitim seferberliği oluşturmalı. Dünya değişiyor, eksen ekonomik güçle Avrasya’ya kaydı. Atatürk’ün vasiyeti gereği Batı emperyalizminin değil Avrasya’nın insancıllığında konumlanma sürecini yönetme gibi küresel ölçekli bir sorumluluğun bilincinde olmalı.
İktidarı, muhalefeti, basın ve bütün kurumlarıyla sistem içinde bir Cumhurbaşkanı tartışmalarıyla sığ, gayri milli, cılıklık içeren bir dönemdeyiz. Sorunları yaratan bu sistem değil mi? Atlantik sistemi içinde Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Sağcı-Solcu, İnançlı-İnançsız diye ayrıştırılmadık mı? Bu sistemin efendileri 100 yıldır Türkiye’mizden toprak talep etmiyor mu? Buna karşın iktidarı ve muhalefeti ile (40 yıldır) “özerklik adlı bölünme” savunulmadı mı, savunuluyor mu? Ülkemize kan ve gözyaşı getirmedi mi, canlarımız gitmedi mi? Kendine yeten 7 ülkeden biriyken bugün “onu ekemezsin, bunu satamazsın” denilen, saman ithal eden ülke olmadık mı? Gericiliği, yobazlığı devlet kurumlarına sokarak darbe girişimi yapmadılar mı? “Laiklik tehlikede değildir”, “cemaatin bunu yapacağını sanmıyorum” demediler mi? Biricik görevi “Vatanı korumak” olan askerimizi ve polisimizi tutsak etmediler mi, bölmediler mi?
Yeni çağa girerken, eski çağın Cumhurbaşkanını seçemeyiz. Atlantik sistemine ziyaretlerle seçilecek Cumhurbaşkanını seçemeyiz. Falanca adayın oyu şu kadar, filanca adayın oyu bu kadar bu iddiaların hepsi eskimiştir. Bu iddialar, eski dünya düzeni içinde çözüm üretmeye yöneliktir. Birleştirici değil bölücüdür. Türkiye Avrasya ikliminde Vatan Bütünlüğünü sağlayacak ve Üretim Ekonomisinin inşasını yönetecek bir Cumhurbaşkanı seçecek. “Çöken sistem içindeki Cumhurbaşkanı arayışları sistemin çırpınışıdır ve geçersizdir”. İçine girdiğimiz Avrasya Çağının önderlerinden olan “Türkiye’nin Cumhurbaşkanını” seçmek zorundayız.
UNUTMAYALIM; “Biz Türkler Asyai bir Milletiz”.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.