Ağaç kökünden yıkılır

Şu haberi okuyun:
“Kepez İlçesi’nde güvenlik kameralarına yansıyan olay, 17 Temmuz’da meydana geldi. Görüntülerde, Yükseliş Mahallesi’nde 07 JN 433 plakalı hafif ticari araçla seyreden henüz kimliği belirlenemeyen sürücü, kasise geldiğinde hızını düşürerek geçiyor. Sürücü, yolda hiçbir araç olmamasına rağmen aniden aracını yolun sağ tarafından bekleyen bir köpeğin üstüne sürüyor. Bu köpek kaçarak ezilmekten kurtulurken, diğer bir köpek aracın peşinde koşmaya başlıyor.”
Sonra da haberin videosunu buraya tıklayarak izleyin.

Göz göre göre bir can alabilen bir insana(!) ve arkadaşlarının ezilmesi üzerine şimşek gibi onun yanına koşan hayvan(!)lara dikkatlice bakın.

Kazayla maalesef ki her şey mümkün, ancak böyle göz göre göre olunca…

Bir hayvanı zevkle ezebilen bu karakterler artık her şeyi göz göre göre, daha doğrusu göstere göstere yapıyorlar.
* Sarıklı sakallı cübbeli ve sivil olmayan bir polis göz göre göre direksiyonda oturuyor. (Devletin polisinin devletin kurallarına uymaması, kendisini devletin üzerine çıkartması, bunu da din adına yapması hangi akla hizmet?)
* Devlet; bilimi ve dolayısıyla evrim teorisini tanımayıp yaradılışı sadece din üzerinden şekillendiriyor. (Dünyanın var oluş tarihi ile İslam tarihi mukayese kabul etmez.)
* AK Parti-MKYK üyesi Ayhan Oğan göz göre göre “Yeni bir devlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin, lideri de RTE” diyebiliyor. (Eskisini yıktık diyor açıkçası. Kendisine AKP cenahından kimse sahip çıkmıyor. Oğan erken öten horoz misali ortada kalıveriyor. Aslında bu erken ötüş anlayana pek çok şey anlatıyor.)
* Müftülere nikâh kıyma yetkisi verilme çalışmaları yapılıyor. Henüz çalışma sonuçlanmadan müftülerin iş yükü artacağından, müftünün nikâh kıyma yetkisini imam ve vaizlere devredip devredemeyeceği konuşuluyor. (Kıydıkları tek gecelik nikâhlara benzemez umarım.)
* Caddelerde gençler ayak üzeri konserler veriyor. Durup dinleyen yok. O gençlerin yüzlerine bile bakan yok. Herkesin acelesi var. Kimsenin kimseyi dinleyesi kalmamış. (Ne de güzel söylüyorlar üstelik. Yarın bir gün meşhur olduklarında yanlarından yine böyle geçip gidecek misiniz?)
* Fatih Terim hadisesi hiçbir çuvala sığmıyor. (Birisi de çıkıp yoğurdum ekşi diyemiyor.)
* Konyalı taraftarlar, Konya-Beşiktaş maçında İzmir Marşı’nı söyleyen Beşiktaş taraftarlarını PKK’lı olmakla itham ediyor.(Atatürk ve İzmir Marşı ne zamandan beri terör unsuru sayılır oldu? Ya sahaya atılan kelebek ne olacak kelebek?)
* Trafikte yol verdin vermedin kavgası araç dışına taşıyor, birinin elinde direksiyon baston kilidi olmak üzere dört kişi bir kişinin üzerine çullanıyor. (Bu nasıl bir adalettir böyle?)
* Gemlik’te eniştesine kızan bir adam TIR ile kahveye dalmaya çalışıyor. Kahvehanenin üst katının balkonuna takılan TIR’ın kahveye girememesine kızan kafayı tırlatmış sürücü, TIR’ını mahalledeki insanların ve araçların üzerine sürüyor. İnsanlar çığlık çığlığa kaçışırken birçok araç hasar görüyor. (İyi ki orada değildim demekten başka bir teselli yok.)
* Hava bile değişti. Yağdı mı yerle gök birbirine karışıyor. (Servisler ağzına kadar hasarlı araçla dolu. Sigortacılar dövünüyor, servisler seviniyor. Vatandaş mı, vatandaş her zamanki gibi…)
* Televizyon programları insanların zihnini dumura uğratmak üzerine programlanmış. (İz-le-me-yin!)
Asker uğurlamalarında takır takır silahlar sıkılıyor. Açık alanmış, tünelmiş, etrafta çoluk çocuk bir dolu insan varmış hiç aldırış edilmiyor. (Tüfek icat oldu mertlik bozuldu mu derdi Köroğlu? Benden selam olsun o zaman Bolu Beyi’ne.)
* Bir adam(!) kaldırıma kendi halinde oturan bir kediye tekmeyi basıyor. Hayvan caddeye savruluyor ve kendini yerden yere atarak birkaç dakika boyu can çekişiyor. Gelen geçen araçlar onu ezmemek için gayret sarf ediyor. Yayalarda ise tık yok. Daha sonra mahalle sakinlerinden bir kadın ölen hayvanı poşete alarak çöpe atıyor. Sonra da bir kova su ile cinayet mahallini temizliyor.
Ve hayat, dökülen bir kova su ile sanki tüm kötülükler ve acılar hiç yaşanmamış gibi akıp gitmeye devam ediyor…
****
Dallarımız bir bir budanırken, gövdemiz balta darbeleriyle zayıflatılırken ve köklerimize zehir akıtılırken daha ne kadar direneceğiz acaba?
Ne zaman aklımız başımıza gelecek?
Kurulan Yeni Türkiye’de hayat bu mudur?
Böyle mi yaşayacağız artık?
Dinin prim yapıp ahlâkın rafa kalktığı bir ülke olarak birbirimizi mi boğazlayacağız?
Günde beş vakit namaz kılarken secdeye koyduğumuz o başların içinde neler taşıyacağız?
Bilimi kenara atıp çocuklarımızı okullarda hurafelerle ve soyut kavramlarla mı okutacağız?
Canlılara saygısız, hayata duyarsız, sevgisiz ve ahlâksız nesiller midir hedeflenen?
Bunlarla mı kalkınacağız? Bunlarla mı var olacağız?
Yoksa bütün bunlarla mı yok olacağız?

Düşünelim o zaman. Biraz düşünelim.
Köklerimize niçin zehir akıtıldığını iyice bir düşünelim…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.