Zalimlerin onuru…

Zalimler onurlarına çok düşkün oluyor. Ya mazlumların onuru ne olacak?
Birinci Paylaşım Savaşında paylaşımın konusu olan Osmanlı Devletine yapılan saldırıların hesabını hiçbir emperyalist ülke vermedi. Üstüne üstlük halen bizden hesap sormaya kalkıyorlar. Kandırıp üzerimize saldıkları ve Osmanlı ordusunu arkadan vuran Ermenilerin Tehcir edilmeleri sırasında başlarına gelenlerden yine bizi sorunlu tutan kararları Avrupa Parlamentosundan çıkartıyorlar.
Oysa tarih boyunca kendileri büyük zulüm uygulayan sömürgeci ve emperyalistler bu suçlarının yüzlerine vurulmasını bırakın, uygulamaları film konusu bile yapılamıyor.
ABD’nin Vietnam yenilgisi döneminde bazı filmler yapılmış olsa da şimdilerde Vietnam ile ilgili filmlerin konusu hep Vietnam’da esir düşmüş ABD’li askerlerin gördüğü eziyet ve bu “esirlerin” kurtarılması üzerine.
Aykırı filmler artık yapılmadığı gibi, lehlerindeki pek çok film defalarca gösterildiği halde tek tük aykırı film gösterim şansı bulamıyor.
Bunlardan biri ve en ünlüsü Marlon Brando’nun başrolü oynadığı ve özgün adı Queimada olan ve ülkemizde yasaklanmadan önce “adada isyan” ya da “kanlı ada” adıyla gösterilen filmdir.
Adada İsyan, 1969 İtalya – Fransa ortak yapımı politik dramatik filmdir. Film ABD’de Burn adıyla gösterime girmişti. Türkiye’de ise ilk kez Ekim 1971’de gösterime girdikten 2 gün sonra 12 Mart faşizmi tarafından yasaklanmış ve Ocak 1974’te sinemalarda kısa süre gösterilme şansı yakalayabilmişti.
Gillo Pontecorvo’nun yönettiği filmin başrolünde Marlon Brando oynamıştır. Film Haiti tarihinden esinlenmiştir. Ana kahramanı William Walker’dır.
Sir William Walker (Marlon Brando) adında bir İngiliz ajanı hayali bir Portekiz sömürgesi olan Queimada isimli adaya ajan provokatör olarak gönderilir. Amacı siyah köleleri örgütleyip Portekiz yönetimine karşı ayaklandırmaktır. Ada çok önemli bir şeker kamışı üreticisi olduğu için İngiltere adaya ekonomik olarak hakim olmak istemektedir. Plana göre Portekiz yönetimi devrilecek ve yerine İngiltere’ye bağlı ve sözde egemen bir melez çiftlik sahibi sınıf iktidara gelecektir. Bu planı uygulamak için William Walker siyah köleleri, köleliğe karşı ve özgürlük için savaşmaya ikna eder. İsyanın başı José Dolores isimli bir köle olur. Ayaklanma sırasında zengin sınıfa mensup olanlar Portekiz valisini öldürerek yönetime halk adına el koyarlar. Portekiz yönetiminin devrilmesinden sonra İngilizler kukla bir hükümet kurarlar, bu sırada Dolores ve ordusu gittikçe “düzen” dışına kayar. Kölelik resmen kaldırılmıştır ancak yeni gelen mülkiyet sistemine göre artık teorik olarak özgür olan köleler çok daha kötü koşullarda şeker kamışı tarlalarında çalışmak zorunda bırakılır. Sözde devrimden sonra William Walker adayı terk eder.
Walker adaya yıllar sonra geri döndüğünde görevi, tekrar silaha sarılmış olan Jose Dolores ve ona bağlı siyahlardan oluşan ordusunu yok etmektir. Onun özgürlük fikirlerini takip eden Dolores ve isyancı ordusu adadaki İngiliz kukla yönetimine karşı silahlı ayaklanma başlatmıştır. Walker artık İngiliz hükümeti için değil “İngiliz Şeker Şirketi” için çalışmaktadır. Şirketin silahlı ordusu vardır ve doğrudan ada siyasetine müdahale etmektedir, hatta eski kukla cumhurbaşkanının idamına karar verip uygulamıştır. İsyancılarla savaşmak için İngiltere adaya asker çıkartır. Saldırı planları isyancıların saklandıkları yoğun ormanlık araziyi tamamen yakarak onları ortaya çıkartmaktır. Bu strateji işe yarar ama sonuçta İngiltere’nin bu adayla ilgilenme sebebi olan şekerkamışı tarımına büyük zarar verilmiş olur. Sonunda isyancı ordu yenilir ve Dolores yakalanarak idam edilir, ancak bu bile isyanı durdurmayacaktır. Filmin sonunda William bir isyancı tarafından öldürülecek ve Dolores’in intikamı alınmış olacaktır.
Filmin son sahnesi ve orada söylenen sözler gerçekten çok çarpıcıdır ve yasaklanmasının ya da bir daha gösterime sokulmamasının esas nedenidir.
Film böyledir de esas çarpıcı olan nokta filmin çevrilmesi sırasında olanlardır. Orijinal esere göre ada İspanyol sömürgesidir ama Franco yönetimindeki İspanya filmin yapımcılarına baskı yaparak senaryoyu değiştirtmiş ve ada senaryoda Portekiz sömürgesi olmuştur. Ancak filmdeki yer isimleri İspanyolcadır. Gerçekte Portekiz ve İngiltere hep müttefik olagelmiştir ve İngiltere’nin Portekiz denetimindeki bir adada hükümet darbesi yapmak istemesi alışıldık bir durum değildir.
Amerika ve Afrika kıtasındaki sömürgelere yüzyıllarca kan kusturan, zulüm yağdıran İspanya ve sonrasında faşist Franko yönetimi bütün yapılanlara rağmen, filmde bile olsa ülkesinin zalim olarak gösterilmesine tahammülü yoktur. Ancak 100 yıl önce yağmacıların hücumuna uğrayan Türkiye için “soykırımcı” damgasının bir onur sorunu kimsenin aklına gelmez.
Bugün ülkemizi yönetenler, ülkemizin onurunu faşist Franko kadar bile düşünmüyorlar…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.