Uzun bir aradan sonra

Uzun bir süredir yazmaya vaktim olmadı. Konu açısından çok
zengin bir zaman dilimini kısır geçirdiğim için üzgünüm. Ağlamalar, gülmeler,
yapmacık üzüntüler, daha açık ifade etmek gerekirse; aldatmaya ve toplumların
vicdanını sömürmeye, insanları ahmak sanan kurnazlıkların resmi  geçit yaptığı karmaşık bir zincir.

Bir zihniyet düşünün ki, söylemleri  ile eylemleri yüzseksen derece birbirine zıt
olsun. Topluma söylenen başka, düşündükleri başka ve eylemleri ise bambaşka.
Düşündükleri ile söylem ve eylemlerinin birbirini tutmadığını fark edip ifade
edenlere ise yapıştıracakları etiket hazır. “NİYET OKUYUCULAR”

Bu çarpık zihniyetin temsilcileri, kendilerini hedefe o
kadar kilitlemişler ki, zaman zaman açık verdiklerinin farkına dahi varmazlar.
Bu zihniyete göre, Tük Milleti ahmak, kendileri ise açıkgöz. Ne söylersek
yutuluyor, ne yaparsak beğeni ile kabulleniliyor. Haklarını yemeyelim,
istismarda dünya standartlarının harikulade üstündeler.

Bu girizgahtan sonra gündemdeki önemli konulara şöyle bir
göz atalım ve birazcık da kafa yoralım.

YASAKLAR

Yasakların tamamı kaldırılacak dendi. Sevindik. Yaşasın,
rahatlıyoruz dedik. Ama tam tersi oldu. Eşimiz dostumuz bir lüksümüz vardı,
telefonla konuşmak. Onu da elimizden kaçırdık. Telefon İletişim Merkezi  (TİM) kuruldu ve telefon konuşmaları
dinlemeye alındı. Her ne kadar telefon dinlemelerinin  “hakim iznine” dayanılarak yapıldığı iddia
edilse de; hukuka uygun olmayan dinlemeler ile ilgili belgeler medyada çarşaf
çarşaf yayınlandı; taraflardan herhangi bir tekzip gelmedi.Kaynadı gitti
sanılan hukuksuzluk, AKP’nin siciline işlendi.

Ergenekon adı verilen bir terör örgütü kurgulandı ve AKP
karşıtı çok sayıda kişinin telefonları dinlemeye alındı. Özel hayata ait
telefon konuşmaları da dâhil olmak üzere tüm konuşmalar savcılık
iddianamelerine konuldu ve PKK terörü ile yıllarca mücadele etmiş şerefli Türk
Subaylarının bazıları terör suçlusu olarak tutuklandılar.

Her ne kadar telefon kayıtlarının suç delili sayılamayacağı
Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Usul Kanununda açıkça ifade edilmesine
rağmen, yapılandan geri dönülmemekte ısrarcı olunmaktadır.

Bir başka yasak da, kapalı mekânlarda sigara içme yasağı.
Öyle veya böyle, neticede yasakları kaldıracağını söyleyerek iktidara gelmiş
bir partinin yasağı. Gönüllerinde alkollü içki yasağı da var ama, henüz ortamın
hazır olmadığı konusundaki endişeler, adım atmalarını engelliyor. Fakat
zorlaştırıcı tedbirlerden de geri durmuyorlar. Nasıl mı? İçimi zorlaştırıcı
girişimler. Alkollü içkilerden alınan vergiler katmerleştiriliyor. Örneğin;
litre maliyeti yaklaşık beş TL olan rakının raf fiyatı otuzsekiz TL.
Maliyetinin altı katı oranında vergi. Bu tür bir vergilendirme, dünyanın hiçbir
ülkesinde ve hiçbir vergilendirme sisteminde yoktur.

Bir başka zorlaştırıcı eylem, Hükümetin söz sahibi olduğu
misafirhane, kurum lokallerinde içki servisi yapılmamasının özendirilmesi.
Yapılmasının önüne geçilemeyen yerlerde de fiyatların astronomik seviyelere
çekilerek caydırıcılığı sağlamak.

Sigara ve alkol insan bünyesini menfi yönde etkileyen keyif
verici maddelerdir. Kullanılmamasını tavsiye etmek bir görevdir. Ama o kadar.
Yasaklamak veya kullanımını çeşitli tedbirler ile zorlaştırmak insan haklarına
aykırıdır. Kur’anı Kerimin Maide Suresi 99.ayetinde şöyle der: Peygamberin
görevi sadece tebliğ etmektir. Bakara Suresinin 272.ayetinde ise: Ey Muhammet
Onların doğru yola iletilmeleri sana düşmez. Fakat Allah dilediğini doğru yola
eriştirir.

Bay Erdoğan diyor ki, alkollü içki içmeyin, meyve yeğin.
Eğer bu bir tavsiye niteliğinde ise mesele değil, ama bir talimat veya buyruk
ise, buna hakkı yoktur. Allahın, ayetlerinde PEYGAMBERİ dahi sadece tebliğe
yetkili kılmış, zorlamayı ise yasaklamıştır.

Diğer konuları ise sonraki yazılarımızda dile getirmeye
çalışacağız.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.