Türk futbolu nereye mi gidiyor?

2016 Avrupa Futbol Şampiyonası grup elemelerinde İzlanda ile oynadığımız karşılaşmadan sonra “Ulusal maç” başlıklı bir yazı yazmıştım. Sözkonusu yazıda yaygın medyada yer alan bir köşe yazarından alıntı yaparak, “İzlanda’da golleri yedik, dersimizi aldık, aşılarımızı olduk, masal  bitti, şimdi gerçekler başlıyor. Eminim ki Çek Cumhuriyeti maçında sahada dövüşen bir takım göreceğiz!” şeklindeki yorumlara yer vermiştim.
O günden bu güne uzanan süre içinde önce uzman(!) köşe yazarının yorumladığı Çek maçını oynadık.
Sonuç malum, hüsran!..
Ardından nüfusu Bursa’dan küçük Letonya ile oynadık. Tek üst düzey futbolcuları Hamburg’un yedek forvet oyuncusu Rudnevs, neyse ki kart cezalısı ve bu maçta yoktu.
Ancak, mahalle maçları dışında  hiçbir takımda oynamayan 2 oyuncusunun da katılımıyla sahaya çıkabilen Letonya’dan 1 puan almayı başardık. Yanlış okumadınız rakip Letonya’nın 2 oyuncusunun oynadığı resmi bir takımı bile yok!
Letonya’nın, Özgen Çay Bahçesinde otururken, “Ya çocuklar, Türkiye ile maçımız var, 2 kişi eksiğiz, o kadar yoldan gelmişler, ayıp olmasın, takım çıkaramıyoruz” diye kadroya böyle alınan futbolcular bu ikisi.
Esasen alınan 1 puana ne kadar sevindiysem, milli futbolcuların Letonya gibi bir takımı yenmeleri  halinde alacakları 60.000 doları kaybetmelerine de en  az  o kadar üzüldüm.
Az bir para değil tabiî ki kaybettikleri.
Türkiye’de, örneğin 2 tane öğretmenin 35 yıl boyunca emek sarf ederek emekliye ayrılırken ancak alabilecekleri  bir parayı 90 dakika top oynayarak kazanacak bu çocuklar.
Gerçi 90, 35’ten büyük ama yine de!?…
Gelelim Letonya maçına; Fatih Terim’in içinde olduğu maçları izlememe alışkanlığımı devam ettirdim.
Maçı canlı izlemedim. Karşılaşma sonu bir de baktım ki Show Tv.’den yayınlanan maçın yorumcusu Fatih Altaylı. Fatih’in aslanlarının maçını bir diğer Fatih yorumlamış.
Kimdir Fatih Altaylı? Galatasaray lisesi mezunu olması ve 2011 yılında Galatasaray Spor Kulübünde tahminen 1 yıl yöneticilik yapması dışında futbolla hiçbir ilgisi olmayan birisi. Görünen hiçbir eğitim, donanım, deneyim ve nosyonu yok.
Yani, siz ülkemiz için hayati önem taşıyan bir ulusal maça kahveden adam toplayıp çıkarsanız, biz de böyle birine yorumlatırız diye tepkimizi koymuşuz.
Hazret maç sonunda bir de  köşe yazısı yazmış, okurken  tüylerim diken diken oldu:
“Dünyanın en basit oyununu yorumlamak çok mu zor? Kabzımallar yapar da ben mi yapamam? Maçı yorumlarken ah!, uf! demişim. Ekran başında izleyenler ah!, uf! demiyor mu?
Dua etsinler küfür etmedim. Ağzımdan istenmeyen bir kelime çıkmasından korktum. Ben yorum yaparken eğlendim. Tvitırda beni yorumlayanlar da eğlendiler. Kötü bir sonuç olmasına rağmen hepimiz eğlendik. Aldığım olumlu eleştiriler beni cesaretlendirdi. Bundan böyle teklif gelirse, canlı yayınlarda yine yorumculuk yapacağım. Çok eğlenceli. Hem ben eğlenirim, hem  sosyal medyacılar…” Biz her şeyi hak ediyoruz!.. Bir dahakine küfür de et kardeşim.Size iyi eğlenmeler Fatih Altaylı. Çünkü biz müstehakız, yani bunları hak ediyoruz. Hatta bunlar bize az bile.
Hafta sonu maçlar oynanmış, açıyorum tv kanallarını yorumlayanlara bakıyorum dehşet!…
Hadi her kanalda birer ikişer eski futbolcu ya da eski hakeme diyecek fazla sözümüz yok.
Kardeşim bu Rasim Ozan Kütahyalı kim?
Kendisini geriye doğru kasıp “Kimler İndira Gandi yapmış, bunları da açıklayacağım” derken, küheylan kesilmiyor mu, çıldırasım geliyor. Sen kimsin Rasim?. Nerede futbol oynadın? Ya da futbolla ilgili bir konuda konuşacak hangi geçmişin ve deneyimin  var?
Yazıklar olsun onunla ayni platformda programa çıkıp konuşanlara!…
Abdülkerim kardeşim sen bari yapma!
Senin bu ROK’un yaşı kadar top oynamışlığın, antrenörlük yapmışlığın var, hatta o ve onun gibileri “Top” diye oynayacak deneyime sahipsin diye tanıyoruz seni. Ne diye çıkıyorsun böyleleriyle ekran karşısına? Yazıklar olsun sana!..
Bir de Mehmet Baransu çıktı başımıza: Hani şu digital paralelci diye bilinen bavulcu!…
Çok merak ettim araştırdım; Rasim Ozan denilen kişi lise mezunu. Hiç bir özelliği olmadan taraf gazetesinde köşe yazarlığına başlatılan biri. (Şu anda Sabah’ta)
Baransu, iletişim fakültesi mezunu, O’da taraf gazetesi köşe yazarı.Yüksek lisans yapmış, tez konusu çok ilginç! “Amerika’da çocuk cinayetleri.” Bu konuyla ilgili Amerika’ya gitmiş ve 4 yıl boyunca tez çalışması yürütmüş! Sonunda bavullara doldurduğu belgeleri getirip o günlerin kahramanı, bu günlerin haşhaşi savcısı Zekeriya Öz abisine teslim ederek tez çalışmasını bitirmiş.
Baransu da  başka bir kanalda yine eski sporcularla  Türk futbolunu yorumluyor.
Karşısındakilere bakıyorsun, herifçioğlunun yaşı kadar topla uğraşmış insanlar. Utanmadan, sıkılmadan bunlarla futbol tartışıyorlar.
Yazıklar olsun hepinize! Para bu kadar mı tatlı?
Ondan sonra birbirimize soruyoruz:“Türk futbolu nereye gidiyor?” Nereye gidecek, gittiği yere gitmiş zaten.
Bundan kötüsü olabilir mi?
Bir örnek daha vererek yazımı sonlandıracağım.
Bizim jenerasyonun çok iyi bildiği dönemlerde (Özellikle 1970’li, 1980’li yıllar) Bursa’da amatör maçların oynandığı  sadece Merinos, Veledrom ve Hipodrom sahaları vardı. Bir de ilçe sahaları.
Bunların hemen hepsi toz toprak içinde sahalardı.
O sahalarda oynayan, ya da bir şekilde bu işlerin içinde olanlar ne kadar zorluklar çekildiğini çok iyi anımsarlar.
Ama bütün bu zorluklara karşın futbol kalitesi şu anki kalitenin çok üstündeydi.
Bu günün şartlarında Süper lig seviyesinde oynayabilecek kapasitede oyuncular yetişiyor ve zamanı gelince çeşitli takımlarda oynadıklarını görüyoduk.
Eksik bilgi edinmediysem, Bursa’da ilçeler dahil toplam 44 futbol sahası var. Bunların 27 tanesi suni çim, 17 tanesi doğal çim.
İki haftadır çeşitli sahalardaki maçları izlemeye gidiyor ve değişik kişilerle bu konu hakkında fikir alışverişinde bulunuyorum.
Sonuç: Tesisler, sahalar ve imkanlar mükemmel. Ancak futbolun kalitesi her geçen gün düşüyor ve ne yazık ki futbolcu yetişmiyor!..
Sabah günlük gazeteleri okuyorum Trabzonspor Avrupa ligi maçında Belçika temsilcisi Lokeren’i 2-0 yenmiş.
Sevindik, tebrik ediyoruz.
Ancak, Trabzonspor’un kadrosuna bakıyoruz 11 kişilik kadroda Türkiye doğumlu 1 tek oyuncu var o da Zeki Yavru. Sağolasın Zeki. Neden futbolcu yetişmiyor sorusunu Trabzonspor Başkanına sorsak “Aziz Yıldırım askerliğini yapmadığı için” diye yanıtlayacağından eminim.
Ne yapmamız gerekir? diye sorarsanız bence, Erman Toroğlu, Ahmet Çakar, Rasim Özan Kütahyalı ve Mehmet Baransu’dan oluşacak bir “Akil adamlar” topluluğunun bu işe kesin bir çözüm bulacağına eminim.
Bir de, Kandil’le İmralı’nın görüşleri alınıp, Aziz Yıdırım’ı da askere gönderdik mi  çözüm süreci tamamlandı demektir.
Ülke futbolumuz için hayırlara vesile olmasını dilerim.
Not: Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti özlemi içinde tüm okuyucuların Cumhuriyet Bayramını içtenlikle kutluyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.