ŞU AN KARA NLIK

Ülke olarak gene karanlıktayız, yastayız, isyandayız. Acılar içindeyiz. Bu acılar ve ölümler güzel ülkemize kötü bir kader gibi yapıştı. Bu kaçıncı ölüm kaçıncı patlama artık sayısını unuttuk. Ankara Gar’ında 102 kişiyi öldüren patlamanın üzerinden kaç ay geçti. İstanbul da turistleri öldüren patlamanın üzerinden kaç gün geçti. Güneydoğu’dan gelen şehit haberleri ne kadar çabuk olağanlaştı. Bizler bu haberleri duyup bir süre sonra hiç bir şey olmamış gibi unutmaya ne zaman alıştık. Ülke olarak bir çaresizlik yaşıyoruz. Bunun adı öğrenilmiş çaresizlik. Hepimiz bu olayları duyup acı çekiyoruz. Ama elimizden bir şey gelmediğini görüp bir süre sonra bu olaylara tepki vermez oluyoruz. Çaresizliği öğreniyoruz. Birileri bize çaresizliği öğretiyor.
Ankara’daki patlamada 29 canı şehit verdik. İnşallah yaralılar iyileşirde ölenlerin sayısı artmaz. 61 kişi de yaralı var. Patlamanın şiddeti ile insanların parçaları çevre evlerin balkonlarından toplanmış. Patlamanın yeri çok ilginç, Ankara da, devletin bulunduğu şehirde ve devletin binalarının dibinde, devletin güvenlik birimlerine yani askerlere yapılan bir saldırı. Karşımızdaki düşman diyor ki ben seni istediğim yerde istediğim şekilde vururum.
Ankara’da Güvenpark yakınındaki durakta olan patlama da artık anladık ki bu ülkede yaşamın insan hayatının hiç bir yerde güvencesi yoktur. Ama bundan daha kötü olan ise bizim güvenliğimizi sağlamakla görevli olan devletin görevlileri, görevlerini iyi yapamamış bir görevlinin özrünü taşıması gerekirken, sürekli birilerini suçlamaya hatta halkın buna alışması gerektiğini söylemeye başlayabiliyorlar.
Terör günümüzün önemli sorunlarından biri. Her ülkenin başına gelebiliyor. Nereden nasıl geleceği önceden bilinemeyebiliyor. Dünya lideri Amerika’nın da başına geldi. Gelişmiş ülke Fransa’nın da başına geldi. Ama bu ülkelerde saldırılar olduktan sonra neler olduğuna bakmak lazım. Amerika ikiz kulelere yapılan saldırılardan sonra bütün cihatçı örgütlere savaş ilan etti. Aldığı önlemlerle bir daha böyle saldırılar yaşamadı. Fransa da yaşadığı saldırılardan sonra olanlara birlik ve beraberlik içinde tepki gösterdi. Gerekli önlemleri aldığı içinde bir daha saldırı yaşamadı. Biz de ise her saldırıda hükümet yetkilileri saldırıları kınarlar. Sorumluların er geç yakalanıp adalet önüne çıkarılıp cezalandırılacağını söylerler. Ama kısa bir süre sonra söylediklerini unuturlar. Hatırlatmak isteyenlere ise izin vermezler.
Ankara’daki saldırı ile ilgili pek çok yorum yapılıyor. Başbakan YPG yaptı diyor. Saldırıyı başkası üstleniyor. Burada saldırının nereden geldiğinin bilinmesi kadar nedeni ve neden önlenemediği de önemli. Bir ülkede istihbarat servisi ve emniyet teşkilatı ne için vardır.
2001 yılında dönemin başbakanına yazarkasayı fırlatan esnaf uzun süre unutulmadı. O dönemin başbakanı Ecevit’te kendisine tepki gösteren vatandaşı ne korumalarına tartaklattı, ne kendisi azarladı. Devlet adamı olgunluğu ile duruma katlandı. Halbuki 2001 krizi o dönem hükümetini hatalarından çok eski hükümetlerin hatalarının Ecevit’in elinde patlaması ile olmuştu. Kimseye beş kuruşluk çıkar sağlamamışlar, kimseden bir menfaatleri olmamıştı. Buna rağmen savunma yapmadılar. Olaydan kendilerine de bir pay çıkardılar. O dönemin basını bu olayı uzun uzun yazdı. Televizyonlar sabah akşam gösterdi. Hükümet ne yazılana, ne söylenenlere tepki gösterdi. Sadece bu konuda yapılması gerekene odaklandı. Bir de bu güne bakalım. Başımızda 14 yıllık bir iktidar var. Yani şu anda yaşadıklarımızın hiç birinden geçmiş iktidarlar sorumlu olamaz. Sadece son bir yılda 8500 işletme kapanmış. Bunlardan bir tanesi iktidardan birine tepki göstersin de görelim. Kimsenin tepkisine tahammül yok. İşsizliği, yoksulluğu, yolsuzluğu, çevre sorunlarını konuşamıyoruz bile. Çünkü daha önemli yakıcı bir sorunu yaşıyoruz. Terör, insanlar ölüyor. Gencecik fidanlar soluyor. Her gün şehit haberleri ile yürekler dağlanıyor. Bütün bu olanlardan kendinde bir sorumluluk bulan var mı? Bu olaylardan dolayı görevi ihmalden hakkında soruşturma açılan, görevinden alınan biri var mı? Yok. Öyleyse bütün bu olanları birilerinin bizlere anlatması gerekmez mi?
Soma da ki maden kazasında işçilerin ölümünden Çalışma Bakanı, acımasız patronları sorumlu tutmuştu. Yani işçilerin hayatının patronların insafına bağlı olduğunu dolaylı bir şekilde itiraf etmişti. Şimdi aynı bakan et fiyatlarının artışından kasapları sorumlu tutuyor. Meraları yok etmenin hayvancılığı bitirdiğinden bahsetmiyor.
Ankara da ki patlamadan sonra Sur da da patlama oldu. Ama daha önce dağlanan yürekler arkadan geleni ilki kadar hissetmedi. İçerde güvenliğimizi sağlamaktan sorumlu İç İşleri Bakanımız bu olaylardan sorumlu bir terör örgütünü hemen buldu ve o örgütü kınadı. Görevi her halde bu kadardı. Galiba bizim sokaktaki güvenliğimizde terör örgütlerinin insafına kaldı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.