Soykırım

Soykırımın kelime anlamı: Bir soydan gelen toplumu veya
milleti ortadan kaldırmak. Soyunun devamına son vermek. Tarihte zaman zaman
soykırıma özenen milletler olmuştur, fakat muktedir olana hiç rastlanmamıştır.
Örneğin, Ortaçağda Avrupalıların düzenledikleri 
“HAÇLI SEFERLERİ” ile Ortadoğu’daki Müslüman toplumları ortadan
kaldırılmak istenmiş ama başarılamamıştır.

Soykırım mefhumu uluslararası literatüre ve uluslararası
hukuka  ancak İkinci Dünya Şavaşı’ndan
sora girmiştir. Adolf Hitler’in Yahudi Toplumuna karşı giriştiği katliam,
soykırım teriminin icadına yol açmıştır. Ermeniler  soykırım iddialarını ancak 1970 yılların
başından sonra dile getirmeye başlamışlardır. Türk diplomatlarını katlederek
hak aramaya başlamışlar ve ne yazık ki sözde medeni ülkeler-den de  destek görmüşlerdir.

O tarihten bu yana, çeşitli Avrupa
ülkeleri ve ABD ‘de çeşitli platformlarda Türklerin, Ermenilere soykırım
uyguladıkları teranesi tekrar edilir durur. Avrupa’da birçok ülke-içlerinde
Rusya da olmak kaydıyla-soykırımı kabul etmişlerdir. İsviçre gibi tarafsızlığı
bilinen ülkede ise Ermeni soykırımı yoktur diyen hapsi boylamaktadır. Rusya
ise, daha düne kadar özgürlük isteyen Türk Boylarını, Sibirya bataklığına
sürmüştür.

Şimdi ABD Temsilciler Meclisi
Dışişleri Komisyonu tarafından bir bahar meşgalesi daha piyasaya sürüldü.
Ermeni Soykırım tasarısı 22’ye karşı 23 oyla kabul edildi ve karar Temsilciler
Meclisi Genel Kurulunda oylanacak ve kabul edilirse kesinleşecek. Muhtemeldir
ki, ABD bunu daha sonra  Birleşmiş
Milletler zeminine taşıyacak ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini, istediği yöne
çekmek için bir şantaj olarak kullanacak.

Türklerin, Ermenilere soykırım
uyguladığı külliyen yalandır. Türkler, Ortasya’dan çıktıklarından buyana;
tarihin çeşitli safhalarında birçok milleti egemenliği altında yönetmiştir.
Hiçbir zaman, hiçbirisine kötü muamelede bulunmamıştır. Osmanlı
İmparatorluğunda ise, yabancı milletler Türklerden daha rahat yaşamışlardır.

Stratejik Ortağımız, bizi 1915’teki
mahiyeti ne olduğu bilinmeyen bir olay ile kontrol altında bulundurmak; tabiri
caiz ise biraz daha yamacına çekmek istiyor. Daha açık söylemek gerekirse,
Türkiye’yi Ortadoğu’da piyon olarak kullanmanın hazırlıklarını yapıyor.

Defalarca söyleniyor, yazılıyor.1915 yılında Türkleri
sırtından hançerlemeye kalkışan Ermeniler ile ilgili tasarrufta bulunuluyor.
Osmanlı İmparatorluğu, ihanet içerisindeki Ermenileri bulundukları yerden,
İmparatorluğun çeşitli yerlerine mecburi iskâna tabi tutuyor. Ölen Ermeniler
nakil sırasında telefleniyor. Osmanlı’nın kusuru, yol emniyetinin sağlanamamış
olmasındadır. Osmanlı’nın İstanbul’daki, İzmir’deki ve Kayseri’deki Ermenilerle
bir problemi asla olmamıştır.

Fakat, iddia edildiği gibi hiçbir
zaman soylarının yok edilmesi diye bir girişim mümkün değildir. Çünkü, yaklaşık
bin senedir egemenliğimiz altında yaşayan bir toplumu asimile etmek dahi
düşünülmemiş iken, soykırım uygulanması düşünülebilinir mi?

            Küçük el sanatları, kuyumculuk ve
eğlence sektöründe hiçbir zorluk ile karşılaşmamışlardır. Nikoas Ağa’nın
şarkıları ile mest olmuşuz, tiyatrolarda Agop’ları alkışlamışız, Kumkapı’da Kör
Agop’un meyhanesinde kafa çekmişiz. Onları, kendimizden hiç ayrı tutmamışız.
Hatta Osmanlı döneminde; Kayseri’den dengini yüklenip, İstanbul’a gelen
Ermeni’ye soru sormadan iskânı sağlanmıştır. Ama Konya’dan gelip İstanbul’a
iskân etmek isteyen Türklere ise çeşitli sorular sorulmuş ve makul
cevaplarından sonra iskânına izin verilmiştir. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde
Ermeni ve Rumlarla komşuluk yapılmıştır. Karacabey’den, Drama’ya göç eden
Rumlar daha düne kadar Karacabey’e gelip eski Türk komşuları ile hatıralarını
yad ederlerdi. Türkler millet olarak soykırımı en son düşünecek milletlerin
başında gelir.

Stratejik Ortağımızca, bize çok
büyük haksızlık yapılmaktadır. Ama biz bir gerçeğin fotoğrafını Stratejik
Ortağımızın yüzünün ortasına nedense bir türlü vuramıyoruz. Devamlı savunma ile
enerjimizi harcıyoruz.1945 yılında Japonya’ya atılan atom bombaları ile anında
yüzellibin kişinin öldürüldüğünü ve milyonlarca kişinin sakat bırakıldığını ve
yıllarca sakat doğumlara neden olunduğunu haykıramıyoruz.

Bir densizin işlediği adi bir cinayetin arkasından yüz
binlerce kişi-çoğunluğu Türk- “Hepimiz Ermeniyiz” pankartının gölgesinde
yürüyebilmiştir. ABD Temsilciler Meclisi Dış ilişkiler Komisyonu’nun da kabul
olunan tasarıdan sonra “BU KARAR DA ÇOK AĞIR OLDU” diyen bir tek Ermeni olmuş
mudur? Ama bizim içimizdeki çeşitli mertebelerde olan hainler “soykırımı
kabullenmekte ve uluslar arası arenalarda yalan yanlış beyanlarda
bulunmaktadırlar. Bu davranış biçimi, bizim hainlerin geçmişten bu yana süren
hastalıklarıdır. Osmanlı’nın son günlerinde de, işgalciler ile ağız birliği
yapan  ve aydın geçinen hainler yok
muydu?

Bir çift sözüm de, meşhur “ERMENİ
AÇILIMI”nı topluma sindire sindire hazmet-tireceklerini ifade edenlere
olacaktır. Hani ne oldu? Çok güvenilen zenci melezinin TBMM’ de verdiği ev
ödevinden sonra kollar sıvandı ve iki paket hazırlandı. “ERMENİ AÇILIMI”
ve  “KÜRT AÇILIMI”  Ermeniler ile alelacele protokoller imzalandı
ve TBMM’ne sevk edildi. Sonuç, kocaman bir sıfır. Kürt açılımı da neticede
kocaman bir sıfır olacak ama; olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin otoriter
yapısına olacak.

Bütün yanlışlardan dönmenin ve rasyonel bir dış politika
oluşturmanın zamanı çoktan geçti.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.