RİYAKARLIKLAR

Ramazan ayı, İslam aleminde ayrıcalıklı bir aydır. İslami inanışa göre Kur’anı Kerimin vahyedilmeye başlandığı aydır. Yani, onbir ay bir yana Ramazan bir yana.
           Dini etkinliklerin doruğa çıktığını, bunun yanı sıra riyakarlıkların da tepelendiğini görüyoruz. Bazı televizyon kanalları riyakarlığı azıya almış, ölçüymüş, seviye imiş hak getire.
            Onbir ay, her türlü rezilliğin ve her türlü edepsizliğin sergilendiği bazı ekranlarda; bir de bakıyorsunuz edep, hak, hukuk, fazilet  ve namustan geçilmiyor.
            Onbir ay panayır tiyatrosu çadırını aratmayan bazı ekranlarda, kabe motivleri eksik olmuyor.
            Bahse konu olan malüm televizyon kanalları işi o kadar ticarete dökmüşler ki; masalcı dede tipinde bir “irşad adamı”nı (!) ekrana koymuşlar, dini bilgi diye dini masal anlattırılmakta ve sık sık da, ne olduğu belli olmayan kitap reklamı yaptırılmaktadır.

           Yılın onbir ayı, sabahtan akşama her türlü rezilliğin sergilendiği bu malum kanallarda, ramazan ayında, her tarafı sımsıkı örtülü ama mükemmel bir yüz güzellik salonunda tertiplenmiş “azizeler” İslamı yorumlamaktalar.
            Yine yılın onbir ayında, yarı çıplak denebilecek sinema filmlerini ve televizyon dizilerini ekranlarından eksik etmeyen bu malum kanallar; ramazan ayı boyunca, Hz Ömer, Hz Yusuf, Hz Muhammed ve İslamiyetin Doğuşu gibi filmleri eksik etmemektedir.
            Tabii, dini kendilerine yükselme basamağı yapmayı şiar edinmiş siyasi partiler de boş durmuyor.
            Yılın onbir ayında, beş yıldızlı otellerin restoranlarında yiyip içenler, fakir fukara ve garip gurabanın sırtından inmeyenler; ramazan ayı boyunca gecekondularda iftar gösterileri yapmakta.
Yılın onbir ayında garip gurabanın, fakir fukaranın alın terini sömürenler veya sömürtenler; ramazan ayında hak hukuk bekçiliğine soyunuyorlar.
Onlar ki, İslamiyeti Maide süresinin altıncı ayetine indirgemişlerdir.
Onlar ki, İslamiyeti Nur suresinin otuzbirinci ayetine indirgemişlerdir.
Onlar ki, Hz Peygamberin veda hutbesinde belirttiği dört büyük  günahtan  “zina”yı suç olmaktan ve dolayısıyla günah olmaktan çıkarmışlardır.
Onlar ki, Maun suresini akıllarının ucuna dahi getirmemektedirler.
Onlar ki, komşusu aç iken,  kendileri huzur içinde horul horul uyuyabilmektedirler.
Onlar ki, dini yalan sayarlar, öksüzü kakıştırılar, yoksulu doyurmaya yanaşmazlar, gösteriş için namaz kılarlar, basit şeyleri dahi vermezler.
Fakat, yılın onbir ayında her türlü herşeyi yiyenler, ramazan ayı geldiğinde melaike postuna bürünüp, ekranlarda arz-ı endam ederler. Akıllarınca, İslam dinini yorumlarlar. Asıl konuların üzerini örterler ve çoğu zırva soruları cevaplarlar. Yok gusülmüş, yok etek tıraşı orucu bozarmıymış, yok rüya tabirleri, sihirmiş, büyü imiş.Bunlar mizansen sorular değil ise, ekrandaki zat-ı muhteremi “tiye” almaktır.
Yüreğiniz yetiyor ise; insan haklarından, alın terinden, insanların soyulmasından, sömürülmesinden ve bu gibi eylemlerin toplumların ahlaken yıkılmalarına yol açacağını vurgulayın.Yüzeysel ve  “tırışkadan” tıraşları bırakın.Türk toplumunu özünden çürütmeye başlayan soygundan, vurgundan, riyakarlıktan ve bunları yapanların, şerefsiz ve haysiyetsiz olduklarını, topluma deklare edin.
Açıkça olmasa dahi, yılın onbir ayında yapılan rezilliklerin, ramazan ayındaki ibadetler ile affedileceğini zımni olarak ifade edipte, rezilliklerin artmasına zemin hazırlamayın.
Bilinmelidir ki, sosyal hayatta af söylentileri suç işlenmesini nasıl arttırıyor ise, günahların affının da ramazan ayındaki ibadetler ile mümkün olacağının ifadesi de günah işleyenlerin sayısında patlamaya neden olur.
Şu da bilinmelidir ki, Allah ancak kendisi aleyhine işlenen günahları affeder. Bireylerin birbiri aleyhine işledikleri günahları affetmez. Burada af yetkisi  gaspa uğramış, hakkına şerefine namusuna el uzatılmış bireyin kendisine aittir.
Tekraren bilinmesinde fayda görüyorum. İslam dinini, Kur’anın üç beş suresinin birkaç ayetine indirgemeyin. Maun suresini de içinize sindirin. Yılın onbir ayında işlenen günahların, ramazan ayında yapılacak ibadetlerle silineceği müjdesi, ancak günahkarların azgınlaşmasına ve günah işleme iştahlarının artmasına yardımcı olur.
İslam dinini, siyasi ve ticari işlerine alet edenler ve bu yolla menfaat sağlayanlar ve toplumu aldatmaya çalışanlar, eninde sonunda hüsrana uğrarlar. Unutulmamalıdır ki, hayırla şer uzun süre bir arada barınmaz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.