Pakistan üzerine (1)

Pakistan üzerine (1)
Pakistan, Ortadoğu ile Uzakdoğu’nun arasında kendi kaderini yaşayan bir ülkedir. Sömürgeci emperyalist ülkelerin ilk gözdelerinden olmuştur. Uzun yıllar Hindistan ile birlikte İngilizlerin dominyonu olarak kalmış.
1906 yılında kurulan Hint Müslümanları Partisi ile bir hareketlenme yaşanmış olmasına rağmen, bağımsızlık biraz gecikmiştir.
Bağımsızlık mücadelesine, Urdu Şair İkbal’in büyük katkıları olmuş; fakat İkbal bağımsızlığı göremeden 1937 yılında ölmüştür.
Nihayet, bağımsızlık yolundaki ciddi mücadele 23.03.1940 tarihinde Muhammed Ali Cinnah başkanlığında başlatılmış ve 14.08.1947 tarihinde İngiliz Milletler Topluluğu’ndan resmen ayrılmıştır. Tabii bu arada Hindistan’dan da ayrı bir devlet kurulmuş ve 15 milyon Urdu, Hindistan’dan Pakistan’a göç etmiştir.
Bağımsızlık ülküsünü düşünce ve şiirleriyle besleyen İkbal ve bizzat bağımsızlık hareketinin önderi Muhammed Ali Cinnah, Atatürk’ten çok etkilenmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin “Laiklik” ilkesine hayrandırlar ve hep Türkiye’deki idare şeklini hayal etmişlerdir.
23 Şubat 1955’te Türkiye ile Irak arasında kurulan Bağdat Paktı’na 23 Eylül 1955’te katılarak Türkiye’ye yakın olmayı amaçlamıştır. 1958 yılında Irak’ta oluşan devrimden sonra, Bağdat Paktı İran, İngiltere, Pakistan ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu “CENTO”ya dönüşmüştür.
Demokrat Parti iktidarı yıllarında Pakistan’la Türkiye arasındaki ilişkiler son derece dostane yürütülmüştür. Merhum Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından Pakistan Devlet Başkanı merhum Eyüp Han’a Karacabey Harası’nda yetiştirilen bir koşu atı hediye edilmiştir.
Eyüp Han ve Yahya Han’dan sonra, Pakistan’da radikal dincilerin ayak seslerinin yükseldiği görülmektedir. Zülfikar Ali Butto, mürteci General Ziya Ül-Hak tarafından devrilmiş ve idam edilmiştir.
Sonrasın da, gelen-gideni aratan liderlerin resmi geçidi başlamış ve Pakistan bu günkü duruma gelmiştir. Bugüne gelişi izah ederken, Afganistan’ın Rus işgalinden kurtarılması için ABD’nin gayretlerinden bahsetmemek konuyu noksan bırakmamıza neden olur.
Taliban, ABD’nin finansörlüğünde Pakistan topraklarında teşkilatlandırılmış ve büyütülmüştür. Bu arada dini motiflere zaafı olan cıbıl tabaka, dinci akımlara alabildiğince maruz bırakılmıştır. Dini istismar, adeta bir devlet politikası olmuştur. İslam kelimesi, devletin resmi adına ilave edilerek, radikalizm taçlandırılmıştır.
Yarın ki, yazımızda da, Pakistan’ın son siyasi yapısı ve Benazir Butto’nun katledilmesini ele alacağız.
 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.