Neyin Kahramanı? (Çelik Taş’ın Köşe Yazısı)

Neyin Kahramanı?
Avrupa Şampiyonası ( C ) grubunda mücadele eden Engelsiz Ulusal Takımımız,son maçında evimizde Bosna-Hersek takımını 1-0 yendi.Böylelikle, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine katılmaya hak kazanmış olduk.
Statü gereği, grubunda ilk 2 sırayı alan takımlar finallere gidebiliyordu.Ulusal Takımımız da en kolay gruptan 1.olan Yunanistan’ın 7 puan gerisinde 2.olduğu için, finallere gitmeye hak kazandı.Maçın ertesi günü medyadaki haberlere bakıyorum, her taraf kırmızı-beyaz.Övgüler süper; “Kahramanlar, gerçek kahramanlar, destan yazdılar, savaştılar, Türkiye sizinle gurur duyuyor, İmparator dediğini yaptı…” Ve daha nice inciler.
Şimdi;
-10 Milyon nüfuslu Yunanistan’ın 7 puan gerisinde kalan 72 milyonluk Türkiye’nin çıkardığı(daha doğrusu çıkaramadığı için kendi liginde yabancı statüsünde oynayan oyuncuların bazılarının milliyetini ve adını değiştirip milli formayı teslim ederek takviye ettiği) Engelsizler Ulusal Takımımız, en zayıf grup grubunda son maçta güçlükle 2. olabildi.
-Ulusoy Federasyonunca;Yunanistan’la oynanan ve 4-1 galibiyetimizle biten maçtaki Yunan takımının kalecisinin “Yılın Futbolcusu”, Macaristan maçının hakemi de “Yılın Hakemi” seçildi.(!)
-“Ben ders almam, ders veririm” gibi ilahi bir kelam eden Adanalı Fatih’in, Bosna maçından sonra kendisini havalara hoplattırmasını birlikte gördük.
-Ulusal Takım oyuncuları başta olmak üzere,çalıştırdığı bütün takımlardaki sporcuları “Başarı sadece kazanmaktır,vur-kır-parçala bu maçı kazan zihniyetiyle motive ederek yönlendiren Adanalı’nın, İsviçre ile oynanan hepimizce malum maçtan sonra ülkemiz adına yaşanan çirkinlikleri ve ülkemiz Ulusal takımının sahasının uzun bir süre kapatılması gibi asla unutulmayacak çok büyük bir ayıbın yaşanması sıcaklığını hala koruyor.
-Bosna-Hersek ulusal takımı oyuncuları, maç için değil de Akmerkez ve Kapalı Çarşıda alışveriş yapmak için gelmiş gibi oynamaları ortada.
-Maçtan sonra Federasyon Başkanının ağlayarak komik duruma düşmesini…Ayni anda kameraların her ne demekse sürekli Adanalı hocanın kızlarının ağlamasını göstermelerini unutamayız.
Bütün bunların hepsini bir kenara bırakıyor ve iyi ki maçı kazandık diyorum.
Değişik bir sonucu düşünmek bile istemiyordum.Böyle bir sonuç olduğunda İsviçre maçından sonra yaşananlardan çok daha vahim sonuçlar ortaya çıkacağını hepimiz biliyorduk. Bosna’lı kardeşlerimize de bunlar anlatılmış ki, bizim ceza sahamıza bile girmeye korkarak maçı bitirdiler. Bir yerlerine çarpar da kalemize girer diye korktular herhalde.
Bunları da bir kenara bıraktıktan sonra tüylerimi diken diken eden son darbe ise PRİM oldu.
Engelsizler Ulusal Takım oyuncularına bütçeden, havuzdan ve sağdan soldan geleceklerle birlikte toplam 500.000’er Euro(ulusal paramızla yaklaşık 850’şer milyar YTL.) prim verilecekmiş.Milli formayla çok başarılı oldukları için…
Bu forma milli forma ve yaptığınız milli görev.Bunun karşılığı dünyanın her yerinde ulusal onurdur.Bu görev için, kazanılan başarı ne olursa olsun para beklemek, para almak, para istemek onur kırıcı olmaz mı? Birlikte yaşadığımız örnekler var.”Jipimi vermediler” diye televizyon kanallarını gezerek şikayet eden bir sporcu, bu sporu yönetenler sayesinde bir süre sonra milli takım kaptanlığına kadar yükselebilmiştir. Ancak,Türk halkı bunu asla unutmamıştır. Sizleri de yaşattıklarınızla unutmayacaktır. Konuşulan rakamların ne kadar olduğunu yalnızca siz biliyor musunuz? Ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğunun 420 milyonluk asgari ücretle çalıştığını, 35 yıl çalışmasının karşılığında emekli olan bir öğretmene 40 milyar verilen bir ülkede yaşadığımızı bilmiyor musunuz?..
Dün bir gazetenin spor sayfasında köşe yazısı okudum; Balıkesir Lisesinde spor salonu olmadığını, bu nedenle öğrencilerin spor yapamadıklarını, Balıkesir’in 10 milletvekilinden sadece 1 tanesinin bu konuyla ilgilendiğini, bunun da sonuçsuz kaldığını yazıyor.Uzağa gitmeyelim, gözümüzün önündeki Cumhuriyet İlköğretim Okulunda açık yada kapalı bir spor sahası yok. Çocuklar nefes alamıyorlar. Bunun yazının konusuyla ne ilgisi var, anlatayım:
Ulusal Futbol Takım antrenörünün(sadece kendisinin, yardımcıları hariç) aylık maaşı(çıplak maaş) 140 milyar. Yılda 2 trilyona yakın bir para yapar.Çıplak demiştik, giyinince bu 3 trilyonu bulur.Yaklaşık 15 Trilyon da oyunculara dağıtılacak, eder 18-20 milyar YTL. Bu ne demektir biliyor musunuz, bizim Cumhuriyet İlköğretim Okulu gibi onlarca okula spor sahası, spor salonu demektir. Bunu yaptığınız takdirde hem gençlerimize, öğrencilere spor yapma olanağı sağlanır, hem de alt yapıdan, öz kaynaklarımızdan sporcu yetiştirilmesine katkı sağlanır.Böylelikle de abidik, gubidik isimlere milli formayı giydirip, milli marşımızı ezberleterek coca-cola reklamlarına çıkartmamış oluruz.
Yine bugünlerde içimizi burkan bir başarı:13’ü Güneydoğuda (milli )vatan görevini yaparken kolunu, bacağını kaybetmiş gazilerden kurulu Ampute Milli Takım Dünya 3.oldu. Engelsizler Futbol Federasyonunun kudretli başkanından açıklama: onlar için de yönetimimizde prim belirleyebiliriz..Bence gerek yok. Çünkü, Onlar için tek ve en büyük prim vatan için yitirdikleri eksik organlarına karşın, sırtlarına giydikleri milli forma ile elde ettikleri onur başarıdır.
Aslında fazla söze gerek yok. Kahramanlığın nasıl bir şey olduğunu, gerçek kahramanların kimler olduğunu ve destanların nasıl yazıldığını bu ülke insanı iyi bilir.
Tüm bunlara karşın, prim verilirse, bu parada benim de payım olduğu için kendi adıma HAKKIMI HELAL ETMİYORUM!…
 
Çelik TAŞ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.