Nasıl susuz kaldık

Nasıl susuz kaldık
Birkaç yıldır küresel ısınma diye bir konu atıldı ortaya. Sıcaktan bunalan herkeste küresel ısınma hakkında nutuk atmaya başladı.
En cahilimizin, en bilmiş geçinen ülkemizde de bütün bilgisi satılmış medya birikiminden ibaret olanlarsa daha da bir bilmişti.
Küresel ısınmanın aslında daha çok yağış olduğunu hatta soğuma olduğunu bilmemeleri normal. Üstelik küresel ısınma diye kabul edilmiş ya da kanıtlanmış bir tez yokken.
Çünkü biz ne okumayı nede dinlemeyi seviyoruz. Varsa yoksa konuşalım. Bu özelliğimizi iyi bilen medya da ağzımıza hangi sakızı vereceğini iyi biliyor.
Yanlış adım atarsanız düşersiniz. Düştükten sonra yerdeki taşı bahane etmek, sizin düşmüş olduğunuz gerçeğini değiştirmez.
Susuz kalışımızda; Toprak-Su’ nun bir gecede kapatılması. Yıllardır DSİ’nin ödeneksiz bırakarak çalıştırılmaması. Yıllar yılı denizlere akıp giden suların tutulmaması. Direne ediyoruz derken sulak alanların kurutulması. Sulama politikasının olmamasını bırakın, tarım politikası ya da planlama olmayışının hiç mi rolü yok?
Bunlar gibi onlarca nedeni yok sayarak suçu küresel ısınmaya atmak sanırım en kolay yol.
Ben size söyleyeyim küresel ısınma diye bir olay yok. Bunu ABD ortaya attı. Ama ilginçtir küresel ısınmaya neden olan sera gazlarını atmosfere salan da kendisidir. ABD Sera gazlarının atmosfere salınmasını sınırlayan hiçbir antlaşmayı da inatla imza atmaz.
İklim değişikliği konusuna gelince, iklim değişikliğini kanıtlayan bir bulgu da yok. Az yağmurlu ya da yağmursuz bir yıl geçiriyoruz. Daha önceleri de kurak yıllar yaşandı. Su kulanım artışının kontrolsüz oluşu ( nüfus artışı, sulanan alanlardaki artış vb. )nedeni ile daha fazla hissettik.
Ama hala ders almış değiliz. Hala bir tedbir girişimi yok. Tedbir den kastım, depremden sonra deprem çantaları hazırlamak gibi değil.
Örnek mi?; kardeşim İsrail’e gittiğinde, deniz suyundan arıtılmış saf suyun boş bir araziye salındığını görmüş.
-“Madem araziye salacaksınız niye arıtıyorsunuz?” dediğinde,
-“Su toprak altına inerken minerallerle karışarak içilecek su tadını alacak ve bizde yeraltı suyu olarak oradan çekeceğiz.” Cevabını almış.
-“Peki bu çok uzun zaman almayacak mı?” Dediğinde ise;
-“Biz bunu şu an için değil, 20-30 yıl sonrası için yapıyoruz.” Demişler.
Şimdi düşünün, bahsettiğim planlamanın neresindeyiz!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.