Leyleklerin acı ölümleri

Türkiye’de baharın ve bereketli tarımın müjdecisi olarak kabul edilen leyleklerin ülkemizden ayrıldığı şu günlerde göç yolu üzerindeki enerji nakil hatlarına çarpmaları sonucu meydana gelen çok sayıdaki ölümler tüm doğa dostlarını yürekten yaraladı.
            Bursa’da Uluabat Gölü Yönetim Planı çerçevesinde “Leylek Dostu Köyler Projesi” geliştirerek, uluslararası alanda önemli adımlar atılmasını sağlayan Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmet Arıcı ve eşi Franziska Arıcı leyleklerin Bursa’dan ayrılışları sırasında İnegöl ilçesi civarında elektrik tellerine çarpmaları sonucu yaşanan kayıpları ve Nilüfer Vadisi’nde doğal dokunun bozulmasıyla birlikte bu bölgeden göçmen kuşların uzaklaşmasını büyük üzüntüyle karşıladıklarını açıkladılar.
            Prof. Dr. İsmet Arıcı, Türkiye’nin göçmen kuşların yol haritası üzerinde çok değerli bir konuma sahip olduğuna işaret ederek, bu doğrultuda ülkemizdeki sulak alanların özenle korunması ve her yerleşim birimindeki elektrik tellerinin de izole edilmesi gerektiğini belirtti.   
            Bu konuda oldukça duyarlı sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle umut dolu adımlar atıldığına işaret eden Arıcı, “Türkiye’miz güzel doğasının özelliklerini insanlarımızı ve doğayı birlikte paylaştığımız diğer canlıları da devletin koruma şemsiyesi altında önümüzdeki yüzyıllara taşısın istiyorsak, yeni koruyucu projeleri hızla geliştirip, hayata geçirmeliyiz. Gelecek nesillere dünyanın gıpta edeceği doğal hazineler bırakmak, bugünkü neslin en önemli mirası olacaktır.” diye konuştu.
Leyleklerin ve göçmen kuşların cenneti Türkiye’nin geleceği
            Türkiye’nin Batı Palearktik bölgede doğal zenginliklerinden kaynaklanan bir şansa sahip olduğunu vurgulayan Arıcı çifti, ülkemize Mart ayında gelen leyleklerin Ağustos ayı sonuna kadar yeniden göç yolculuğuna başladıklarını bildirdi.
            Leylek dostu Arıcı’lar, yurdumuzun 400’ü aşkın göçmen kuş türüne ev sahipliği yaptığını, dünyadaki leyleklerin yüzde 75’ine yakın bölümünün ise, her yıl Türkiye üzerinden Avrupa ve Afrika kıtaları arasında göç trafiği yaşadıklarına dikkati çekti. Prof. Dr. İsmet Arıcı, ülkemizin asırlardan beri göçmen kuşlarının cenneti haline geldiğini ancak günümüzde yaşanan bazı sorunlar nedeniyle, Avrupa’daki leylek sayısının giderek artmasına karşılık, Türkiye’deki leylek sayısında önemli düşüşler görüldüğünü söyledi. Bursa Nilüfer Vadisi’nin de bölgedeki leylekler için önemli bir konaklama merkezi olduğunun altını çizen Arıcı, vadi çevresindeki doğal dokuda yaşanan tahribata ve yapılaşmanın getirdiği tehlikeye el birliğiyle karşı konulmasını istedi. Arıcı, bu olumsuz gelişmelerdeki neden-sonuç ilişkisini ve çözüm önerilerini şu ifadelerle dile getirdi:
            “Şunu iyi bilmeliyiz ki, leylekler geri dönüş yapamıyorsa, ya sulak alanlarımızda bozulma var demektir, ya da çevreye zarar veren teknoloji ve sanayileşme söz konusudur. Yurdumuza gelen leylek sayısı 800 bin civarından, son çeyrek yüzyılda 200-300 bin civarına gerilemiştir. Leylekler ülkemizde konaklarken üremekte ve her yıl yaklaşık 15-30 bin yavrusuyla yeni yolculuklara hazırlanmaktadır.
            Son yıllarda doğal ortamlarımızdaki tahribat, kimyasal maddelerin yarattığı zehirlenmeler, yuva yerlerinin yok edilmesi ve enerji nakil hatlarındaki elektrik tellerine çarpma sonucu meydana gelen ölümler ülkemizdeki doğayı ve canlıları koruma gücünün düştüğünün göstergesidir. Gelecek nesillerin de bu göçmen kuşları görmesini ve cennet gibi bir vatanda yaşamalarını istiyorsak, doğayı ve canlıları koruyan acil önlem projelerini uygulamaya başlamalıyız. Elektrik telleri olarak izole edilmiş kablolar kullanılmalıdır. Leylek Dostu Köyler Projesi kapsamında kamu yöneticileri ve sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle Uluabat Gölü civarındaki 12 köyde 110 leylek yuva platformu monte ettik. Bunun dışında kalan köylerimizde bulunan leylek yuvaları da özenle korunmalıdır. Çok sayıdaki sulak alanlarıyla dünyadaki her ülkenin dikkatini çeken güzel ülkemizde bu konularda ilköğretim çağındaki çocuklarımızdan başlayan bilinçlendirme ve koruma programları oluşturmalıyız. Unutmayalım ki, Osmanlı döneminde Vakf-ı Gureba-ı Laklakan adıyla leylekleri koruyan, onları tedavi eden bu kurumu yaşatan ve doğadaki diğer canlı türlerine saygılı davranan atalarımızın da günümüzde yüzlerini ağartmalıyız. Bursa çevresinde kamu ve özel sektör kuruluşlarının yanında sivil toplum kuruluşlarının katkıları ve duyarlı davranışları bizleri son derece sevindirmektedir. Ancak, bu “el ele Türkiye’nin geleceğine” çabaları yurdumuzun her yöresinde yaşanmalıdır. Ülkemize yakışan yeni çözümler üretmekte herhangi bir gecikmeye asla hakkımız yoktur. Gelecek nesillerimiz de göçmen kuş türlerini tanıma hakkına sahip olmalı, onları bizlerden daha iyi koruma bilincine ulaşmalıdır.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.