Kütüphane…

İktidar partisinin resmi yayın organı haline gelen TRT’nin yayınları çok ilginçleşti. Dünya yansa, Türkiye yıkılsa eğer iktidar onaylamazsa TRT bültenlerinde haber olmuyor.
TRT’nin TV kanalları ise daha da garip. Kerameti kendinden menkul gazeteciler, öğretim üyeleri ya da din adamları bol bol tartışıp iktidarı onaylıyorlar. Bazı kanalları ise Türkiye gerçeklerinden kopmuş.
TV kanallarından birisi adeta Avrupalılar için yayın yapıyor. Beton yığını haline gelmiş kentlerde doğal yaşamı özleyenlere evlerin balkonlarında, çatılarında nasıl sebze ya da süs bitkileri yetiştirileceği uzun uzun anlatılıyor. Taksim Gezi Parkında ağaçları kesen, Validebağ Korusunu katleden, Soma’da 6 bin zeytin ağacını bir çırpıda yok eden Atatürk Orman Çiftliğine 1000 odalı saray yaptıran bir iktidarın denetimindeki TV kanalının böylesi programları neden yaptığını anlamak da güç.
Aynı kanalın bazı programlarında ise evlerin amatörce nasıl dekore edileceği anlatılıyor. Bütün dünya küçük, ama kullanışlı evleri tercih ederken, hangar kadar daireleri teşvik eden dubleks, tripleks villaları teşvik edenlerin küçük daireleri daha kullanışlı nasıl getirebileceğimizi anlatmasının da hangi anlama geldiğini anlayamıyoruz.
Yine de TRT’ye haksızlık etmeyelim. Geçtiğimiz günlerde tesadüfen izlediğimiz böyle bir programda tam da bizim ülkemize uygun bir dekorasyon biçimi öneriliyordu. Yepyeni bir duvar kağıdı modeli duvarları kaplamak için tanıtılıyordu. Duvar kağıdı büyük bir kütüphanenin raflarının fotoğrafı çekilerek üretilmiş. Duvarlarınızı boydan boya bu tür bir duvar kağıdı ile kaplıyorsunuz. Böylece kitap okuma ve satış rakamları bakımından dünyanın en geri ülkesinde her evin duvarları binlerce kitapla doluyor. Şimdilik bu kitapları okumak olanaksız da olsa zararı yok. Hiç değilse bir kütüphane fotoğrafında bulunan binlerce kitabı sevmeyi öğreniyorsunuz. Uzaktan görenler sizin ne kadar donanımlı olduğunuzu bir bakışta anlayıveriyor.
Geçmiş yıllarda gazeteler kupon karşılığı ansiklopediler dağıtmıştı. Halkımız da bu ansiklopedilerin enini boyunu ölçerek mobilyacılardan kütüphane dolabı almışlardı. Bazı sonradan görmelerimiz de evdeki kitap dolaplarının uzunluğunu ölçerek kitapçılardan o ölçüde kitap satın alarak raflara dizmişlerdi. Aradan bir süre geçince de bu ansiklopediler ve kitaplar ya bir yere bağışlandı, ya da eskiciye verildi. Son günlerde gazetelerimizde çöplüklerden kitap toplayarak zengin olmuş sahaf hikayelerine rastlıyoruz.
Okumadıktan sonra kitabın kendisi olmuş, fotoğrafı olmuş ne fark eder? Hiç değilse duvar kağıdı görünümünde kütüphane daha ucuza gelir. Her evde görsel kütüphaneler oluşur. Okullarımız kitaplarla dolar. Derneklerimizde, sendikalarımızda, yüz yıl öncesinde kitap okunduğu söylenen kıraathanelerimizde kitabın kendisini olmasa bile fotoğrafını görürüz.
Mescit açmaktan kütüphane açmaya yer kalmayan parti genel merkezleri de, bin odalı saraylarımız da böylece kütüphaneye kavuşur…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.