Kumpas çözülür mü?

Kumpas, hassas ölçüm yapmaya yarayan bir aletin adıdır. Mecazi olarak da ince ince hesaplanmış tuzak anlamına gelir.
Kumpas sözcüğünü son yıllarda siyasal sözlüğümüze yeniden sokan AKP iktidarı oldu. “Türk ordusuna kumpas kuruldu” diyen kişi şimdi çok daha sorumlu bir noktada.
Kumpas adı verilen tertipleri incelediğimizde bırakın titiz hakim savcıları, sıradan polislerin, dahası aklı olan herkesin görebileceği fahiş hatalarla dolu binlerce ayrıntısı olan davalar görüyoruz. Bunca hataya rağmen böylesine kumpaslar nasıl kurulabildi? Nasıl oldu da Türk ordusunun Genelkurmay Başkanı “terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçlamasıyla hapse tıkılabildi. Onlarca general ve amiral, yüzlerce üst rütbeli subay, binlerce insan, ülkenin yüz akı aydınları yıllarca zindanlarda çürütüldü. Onur intiharları yaşandı? Milyonlarca sayfalık dosyalar oluştu.
Öncelikle “aptal kutusu” adı verilen TV kanalları kullanılarak adı sanı duyulmamış sözde gazeteci ve aydınlarla sabahlara kadar süren programlar yayınlandı. Gazete manşetleri inanılmaz haberlerle dolduruldu. Milyonlarca kişinin yıllarca beyni yıkandı. Artık İsa’nın çarmıha gerilmesi bile dalgalar halinde hapishanelere doldurulan aydınların, subayların üstüne yıkılabilirdi. “Agarta” adını verdikleri binlerce yıla dayanan gizli örgütler bile icat ettiler.
Bu koşullar altında iddianamelerdeki fahiş hatalar, sahte deliller, katiller ve ırz düşmanlarından terörist eskilerinden oluşan yalancı tanıklara kimse aldırış etmezdi. Zira “koskocaman” başbakan bu davanın savcısı idi. Davayı bizzat yürüten savcıya ise başbakanın zırhlı aracı tahsis edilmişti.
Ne zaman ki iktidar ile cemaat arasında paylaşım kavgası başladı. “Ne istediler de vermedik” denilen cemaat ile iktidar kavgaya başladı, kumpas o zaman çözülmeye başladı. Müebbet hapse mahkum aydınlar, komutanlar, yüzlerce yıl ceza alanlar birer birer cezaevlerinden çıkmaya başladı. Ardından kumpasın aletleri gözaltına alınmaya, tutuklanmaya başlandı. Sabahlara kadar TV kanallarında beyin yıkayan sözde gazeteciler, sözde aydınlar “bizi aldattılar” diye gözyaşı dökmeye başladı.
Şimdi kumpasın ayrıntıları üzerinde incelemeler yapılıyor. Sahte dijital deliller, gizli tanıklar, gizli tanıkların nasıl ayarlandığı inceleniyor. İddianamelerdeki çelişkiler yeniden gündeme geliyor. Hırant Dink cinayeti, Rahip Santaro cinayeti, Malatya misyonerler cinayeti, casusluk davaları, Arınç’a sözde suikast birer birer ele alınıyor.
İddianamelerdeki fahiş hatalar ortaya çıktıkça Türk Ordusunun generallerini toptan içeri tıkabilen böylesi bir organizasyonun ardındaki pespaye örgütün nasıl bu kadar güce eriştiğini anlayamıyorlar. Hiç kimse bu pespaye örgütün ardındaki esas gücü görmek istemiyor. En fazlasından “üst akıl” gibi bir kavramdan söz edebiliyorlar.
Okyanus ötesindeki haydut devletin desteğini arkasına almayan hiçbir gücün Türk Ordusunu savaşmadan yerle bir edemeyeceğini görmek istemiyorlar. Bunu görmek istemedikleri içindir ki yeni kumpasların kapısı da açık bırakılıyor.
İşin aslına bakarsanız bir sivil darbeyi tezgahlamak için mükemmel denebilecek bir plan okyanus ötesinden tezgahlanmış. Adına kumpas denmesi de bu yüzden. Ancak kumpasın esas sahipleri uygulayıcı olarak son derece acemi adamlar bulmuşlar. Siyasi iktidarın da yanlarında olduğunu ve kumpasın sonuçlarından yararlanacağını düşünerek bu acemiliklere hiç aldırış etmemişler. Günün birinde kavga edebileceklerini de öngörmemişler.
İşte bu yüzden sahte dijital delillerde, iddianamelerde 5-6 yıl sonra kurulacak derneklerin adları, alınmamış belediye meclisi kararıyla verilecek sokak adları, kurulacak şirketlerin adları, trafiğe çıkmamış araçların plaka numaraları, henüz ortaokuldaki çocukların yıllar sonra gireceği fakültelerin adları ve uğrayacakları soruşturmalar yıllar öncesinden bilinmiş. Sağda solda bulunan ve yıllar önce gömüldüğü söylenen silahların birkaç gün önceki gazetelere sarılı olarak çıkmasının üzerinde kimse durmamış. Sol elini kullanan Çevik Kuvvet Müdürünün sağ eline aldığı silahla intihar etmesi hiç kimseye garip gelmemiş.
Tekrar ediyoruz. Arkasına çok büyük bir gücü almadan hiç kimse aslında ustaca hazırlanmış, ama acemice uygulanmış bir planla Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanını ve generallerini bu kadar kolay hapse tıkamaz.
Biz bu filmi daha önce de gördük. Yıllar önce Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve bomba atıp 6-7 Eylül olaylarını yaratanlar, 44 yıl önce Kültür sarayını yakıp, Eminönü araba vapurunu ve Marmara yolcu gemisini batırıp binlerce aydını içeri tıkanlar , 35 yıl önce Kahramanmaraş’ta 105 kişiyi katlettirenler bulunmadığı için bu kumpasları yaşadık.
Bu kumpasları kuran esas gücü bulup teşhir etmedikçe, maşalarının en sıradan adamlarını bulmak daha sonra yapılacak kumpasların önünü kesmeye yetmeyecektir. Kumpası bildiği halde göz yuman, sonuçlarından yararlanan, savcılığa soyunan siyasi sorumlular da hesap vermeden kumpaslar sona ermeyecektir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.