Kime inanalım, kime güvenelim?

Gençlerin hayatlarındaki dönüm noktası olan büyük sınavın ardından çıkan tartışmalar, yerini yeni bir vukuata bırakana kadar gündemdeki yerini koruyacak besbelli. Yeni bir vukuat çıkınca da unutur gideriz nasılsa…
Daha birkaç ay önce KPSS sınavı ertesinde çıkan yolsuzluk vak’ası ve sonrasında da sınavın iptal edilmesi, daha sonra da sınavın tekrarlanması, insanların bu tip sınavların adaletine olan güvenlerini sarstı.
Güvenlik için her seferinde başka bir yöntem uygulanmasına rağmen nasıl oluyorsa sorular ve cevaplar bir şekilde bazı kişilerin ellerine geçiyor.
Bu arada olan yine arka sokaklara sapmayan, doğruluktan ayrılmayan, ellerinden geldiğince kendi emekleriyle çabalayanlara oluyor.
Yine canı yanan, yine hakkı gasp edilen onlar.
Bu sene yaşanan karmaşa sonrasında ÖSYM başkanı basın karşısına çıkıp uyguladıkları yeni yolu izah etti. Şifreleme diye bir şey YOK dedi. Bu durum Cumhurbaşkanı’na anlatıldı ve Cumhurbaşkanı da ‘Ben ikna oldum’ dedi.
Cumhurbaşkanı ikna oldu da; peki ya esas ikna olması gerekenler ne kadar ikna oldular?
Olaya siyasal açıdan bakıldığında yapılan açıklamalara koşulsuz inananlar olduğu kadar, bir de bu izahatlara asla inanmayanlar var.
Kimileri inanmaya programlı, kimileri de inanmamaya.
Tarafsız kalarak karar verebilen aklıselim insanlarsa parmakla sayılacak kadar az.
Bu toz duman yatıştıktan sonra işin aslı astarı ortaya çıkacak.
Uygulanan bu yeni yöntemle gerçek anlamda adil bir sınav mı olmuştur, yoksa yine bazıları kefenlerini mi yırtmışlardır zaman gösterecek.
Bu söylentiler bile artık sıradanlaşmaya başladı.
Tarafsızlığın baş tacı olması gereken böylesi durumlarda kayırmacılığın olduğunun fark edilmesiyle birlikte millet, devletine güvenmemeye başladı.
Eskiden de her sınava böyle hile karışır mıydı acaba? Belki olurdu da sümen altı edilirdi. Belki de fark edilmezdi. Yapan yaptığıyla kalırdı.
Ya şimdi niye bu kadar aleni yapılıyor, niye bu kadar ortalara düşüyor? Onlar mı gizlemeyi bilmiyor yoksa vatandaşın mı gözü açıldı?
Güvensizliğin verdiği tedirginlikle insanlar öküz altında buzağı aramaya mı başladı? Çok zaman da haklı çıkıp buldukça daha mı çok aradı?

Aklımı kurcalıyor, cevap seçeneklerine niçin şifre konulur ki? Bu nasıl bir güvenlik sistemidir? Kimsenin aklına cevapların şifreleme yöntemiyle sıralanacağı gelmez. Bu şifreleme en çok kimin işine yarar? Kim faydalanır?
Ancak şifreleme olduğunu bilenlerin işine değil mi? Peki her şey bu kadar gizliyse bunu kim bilebilir?
Hani KPSS sınavında FULL çekenlerde olduğu gibi, bunda da bu şifreleme işini kimlerin bildiğini sonuçlar açıklandıktan sonra anlayacağızdır belki.
Üstelik bu seneki sınavda öğrencilerin didik didik aranması o kadar abartıldı ki adeta hallaç pamuğu gibi atıldılar. Yanlarına kalem dahi alamadılar. Dışarıdan gelebilecek her türlü müdahale engellendi. Ama ya içerisi?

Şu anda neyin doğru neyin yanlış olduğu birbirine karışmış durumda. Velev ki bu şaibeler doğruysa, işte o zaman bunun vebalini kim üstlenecek?
Bütün bir senesini dershane-okul-ev arasında geçiren çocuklara ve o çocuğun bir üniversiteye girebilmesi için kendi hayatlarından feragat eden ailelere bu nasıl anlatılacak?
İnanmadıkları ve güvenmedikleri bir ülkenin inançlarını kaybetmiş insanlarından nasıl bir millet oluşturulacak? Ulus olmanın ruhunu yitirdikten sonra üzerlerinde yaşadıkları toprağın kutsallığını umursamayan insanlara vatan sevgisi nasıl verilecek?
Vatan bilmeyen, ulus olmayan bir topluluğa hangi devlet hükmedebilecek?
Ulusu olmayan bir devlet DEVLET kalabilecek mi?
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.