Karadağ’daki talan

Karacabey’e, ekolojik yapısı ve gizemli görüntüsüyle tarihsel bir ağırlık kazandıran burnumuzun dibindeki Karadağ, giderek kararmaya başladı.
Sayıları 10’a yaklaşan Taş ve Mermer Ocakları’ndan çıkan toz bulutları, tarım alanlarını öldürmeye başlayınca Şahin Köylüler isyan bayrağını çekti.
Şahin Köylüler, ürünlerini yok eden ve tarım arazilerini çoraklaştırarak betonlaştıran, “Beyaz Zehirciler”i protesto etmek için traktörleriyle birlikte toplandıkları Karadağ eteklerinde dün düzenledikleri “Kirliliğe Son Eylemi”yle ilk kez sahneye çıktılar. Belli ki, canlarına tak etmiş.
Belli ki, 2.5 yıldır çalmadık kapı bırakmamalarına karşın dinledikleri masallar karın doyurmuyor.
Belli ki, Taşçılar bohçalarını doldururken, Şahin Köylüler toz-duman içinde sürünerek ölecek…
Şahinköylüleri kimse dinlemiyor…
Şahinköylüleri kimse anlamıyor…
Okyanusu geçen Şahinköylüler, Çimentoculardan kurtulmanın sevincini yaşayamadan bu kez Taşçıların “Toz Irmağı”nda boğulmak üzere…
Bir kulaç ötemizdeki Şahinköylü kardeşlerimiz bunalmış durumda.
Tek günahları; 2.5 yıl önce devlete güvenmiş olmaları: “Size zarar vermeyiz. İş kapısı açarız. Yollarınızı asfaltlarız. Caminize bakım yaparız” sözlerine inanarak Köy Hizmetleri İl Müdürlüğüne mıcır çıkarmak için ocak açılmasına onay vermeleri!…
Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü’nün kandırmacasıyla başlayan yalanlar, bir süre sonra Mıcır Ocağı’nın el değiştirmesiyle giderek büyüdü talanlar.
Şahinköylü Emekli Öğretmenler; Hüseyin Taşçatan, Ümit Yalçın ve Hüseyin Kahraman en ince ayrıntısına değin yazdılar. Gazeteci Kayhan Kaymaz’da dile getirdi Karadağ’daki talanın Ova’yı bitirmek üzere olduğunu.
Meltem, tehlikeye defalarca dikkat çekti.
AKP Bursa Milletvekili Ali Koyuncu, “Hiç merak etmeyin, yanınızdayım” dedi. Ancak büyük ağabeylerine toslayınca çabucak çark etti. Şahinköylüleri unutuverdi.
Kısaca, “Beyaz Zehir” altında kalan köylülerin feryatlarına tınlayan olmadı.
Karadağ, kapanın elinde kaldı.
Karadağ’da mantar gibi üreyen açgözlü Taşçılar, işletme ruhsatlarına bile saygı göstermeden daha çok kazanma adına kaçak çalışmaya girdiler.
Ruhsattaki sulu sistem zorunluluğuna karşın, ortalığı toza boğdular.
Adeta “Altta kalanın canı çıksın” dediler.
Kaymakamlığı ve Jandarma Bölük Komutanlığı’nı ise “Özel Bekçileri” gibi gördüler.
Bu güne değin hiç bir sözünü yerine getirmeyen “Dövlet” Şahinköylülerin adamakıllı gerilmesine neden olmuş durumda.
Köylüler diyor ki, “Ben öldükten sonra tazminat davasını kazansam ne yazar? Domateslerim büyümüyor. Buğdayım başak yapmıyor. Ürünüm çiçekteyken zehirleniyor. Yollar asfaltlanacaktı olmadı. Sulu Sistem çalışılacaktı uygulanmadı. 2.5 yıldır anam ağladı. 50 tonluk araçların çıkardığı toz bulutu kabus gibi çoktü üstümüze, dünyamızı kararttılar. Su borularımız delik-deşik oldu.
Taş Ocaklarının çıkardığı ‘Beyaz Zehir’ ciğerlerimize işledi. Tarlalarımız betonlaştı. Ocaklardan çıkan dinamit sesleri evlerimizin camlarını kırdı. Çocuklarımızı deprem korkusu sardı. Sağlığımız bozuldu. Su yataklarımız yön değiştirdi. Bir kısmı da kurudu. Canımızdan bezdik. Bize kim kulak verecek?”
Böyle söylüyor Şahinköylüler…
Devlete güvenlerinin kalmadığını, devlete kırgın olduklarını ileri sürüyorlar…
Devletin, güçlünün yanındaymış gibi görüntü çıkarılmasından büyük rahatsızlık duyuyorlar.
Şahinköylüler, cılız da olsa dün yaptıkları küçük eylemle seslerini biraz olsun duyurdular.
Ezilmekten bıkan Şahinköylüler, Serçe’ye benzetilmekten de hiç hoşlanmıyorlar.
Anlaşılan o ki, gelinen nokta iç açıcı değildir.
Araba devrilmeden önlem alınması ve kalıcı çözüm üretilerek Karadağ’da talana son verilmesi zorunlu gibidir.
Bizden hatırlatması.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.