İnsanca yaşamak istiyoruz!

Eğitim ve bilim emekçilerinin talepleri karşılanmalı, yoksullaşması önlenmelidir:
Karacabey Eğitim Sen Temsilcisi Salih Tunç, bugün kutlanacak, “Öğretmenler Günü” nedeniyle yaptığı açıklamada, bu yıl da öğretmenler için sahte övgüler dizileceğini, boş vaatler verilip, heyecanlı nutuklar atılacağına dikkat çekti.
            Türkiye’nin öğretmenleri ile birlikte çalışan tüm eğitim ve bilim emekçilerinin, yılda yalnızca bir gün hatırlanmasını değil, yaşadıkları sorunlarına sağlıklı ve gerçekçi çözümler üretilmesini beklediğine değinen Tunç, “Bugüne kadar hiçbir öğretmenler gününde, gerçek sorunları tartışılmadı, yüz binlerce eğitim emekçisinin sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümüne yönelik bir adım atılmadı. Yıllardır sadece yılın belli dönemlerinde ‘öğretmenliğin kutsallığından’, ‘onurlu bir meslek olduğundan’ söz ediliyor. 24 Kasım’ın, Atatürk’ün ‘Millet Mektepleri Başöğretmenliğini’ kabul ettiği gün olması açısından tarihsel bir gerçekliği ve önemi bulunmaktadır. Ancak, ’24 Kasım Öğretmenler Günü’nün 12 Eylül döneminin bir ürünü, 12 Eylül zihniyetinin nasıl bir öğretmen istediğinin simgeleştiği bir gün olduğu da unutulmamalıdır. 12 Eylül döneminde binlerce öğretmenin gözaltına alındığı, işkence gördüğü, sürgün ve görevden uzaklaştırma cezalarıyla karşı karşıya kaldığı ve o dönemdeki örgütümüz TÖB-DER’in kapatıldığı bilinmektedir.
            Öğretmenler, yaptıkları işin doğası gereği kendilerini çok yönlü olarak yetiştirmek durumundadır. Ancak Türkiye’de öğretmenlerin, eğitim ve bilim emekçilerinin özellikle ekonomik bakımdan yeterli desteği bulamadıkları bilinmektedir. Türkiye’de yıllardır öğretmenler ve akademisyenler yoksulluk, memur, hizmetli ve idari personel ise açlık sınırının altında maaş almaktadır. Türkiye’nin dört bir yanında, yaşadıkları tüm olumsuzluklara rağmen fedakârca çalışan öğretmenlerimiz ve diğer eğitim emekçileri, yıllardır insanca yaşayabilecekleri bir yaşam standardı oluşturmanın mücadelesini vermektedir.
            ‘İnsanca bir yaşam’ talebimize karşın hükümet, Türkiye’nin gelecek kuşaklarını yetiştiren eğitim ve bilim emekçilerini yoksulluğa, sefalete ve açlığa mahkûm etmektedir. Tüm toplumsal kesimler gibi, yüz binlerce eğitim ve bilim emekçisi de, peş peşe gelen zamlar sonrasında ekonomik olarak ciddi bir darboğaza girmiştir. Hükümetin 2010 yılı için belirlediği %2,5 +2,5 oranlarındaki “memur zammı” şimdiden buhar olup uçmuştur.
            Türkiye’de eğitim ve bilim emekçileri yıllardır, ciddi ekonomik ve sosyal sorunlar ile yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Ekonomik, özlük ve demokratik sorunlarımız her yıl birikerek büyümektedir. Ekonomik açıdan zaten büyük güçlüklerle yaşamımızı sürdürürken, son dönemde temel tüketim maddelerine art arda gelen zamlarla birlikte geçinmemiz neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Bugün öğretmenlerimizin en az üçte ikisinin ek iş yapmak zorunda bırakılmış olması Türkiye için utanç verici bir durumdur. Bugün tüm dünyayı etkileyen kriz ortamında içinde bulunduğumuz tablo, geleceğimiz açısından hiç de iç açıcı işaretler vermemektedir.
            Bugün açık olarak görülmektedir ki, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin haklarını savunmak, aynı zamanda nitelikli, kamusal eğitim hakkını savunmak anlamına gelmektedir. Bugün, bizim için sadece öğretmenlerin değil, kötü ve sağlıksız koşullarda çalışan, hakları gasp edilen, sürgünlere ve soruşturmalara maruz kalan, güvencesiz istihdam edildiği için eğitime erişemeyen milyonlarca çocuk ve gencimizin ve onların ailelerinin de taleplerini seslendirme ve haklarımıza bir kez daha sahip çıkma günüdür. Bugün bizim için sadece ‘kutlanan’ değil, nitelikli öğretmen olmadan nitelikli eğitim hakkının olmayacağını haykırma günüdür.
            Eğitim ve bilim emekçileri, taleplerini daha gür haykırmak ve yaşadığı sorunlara boyun eğmeyeceğini göstermek için 24 Kasım’da Milli Eğitim Bakanlığı önünde olacak, 25 Kasım’da ‘1 günlük uyarı GREVİ’ ile taleplerimizi görmezden gelenlere sesini en güçlü şekilde duyuracaktır.
            Bütün bu olumsuzluklara rağmen tüm eğitim emekçilerinin öğretmenler gününü kutluyor, gelecekte insanca yaşanacak ekonomik koşullarda çalışmalarını diliyoruz. Sorunların çözümü grevli toplu sözleşmeli sendikal hak yasasını kazanmaktan geçmektedir. Bu anlamda bütün eğitim emekçilerini Eğitim Sen’de örgütlenmeye davet ediyorum. Asla unutulmasın ki, ‘Eğitim Sen’siz olmaz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.