Hakan Sepetçi unutulmadı

Karacabey’li ünlü
sanatçı, doğum gününde mezarı başında anıldı:

Karacabey’de 16 Kasım 1966 yılında doğan ve 1999’da genç
yaşta kaybettiğimiz ünlü tiyatro sanatçısı, program yapımcısı, medya mensubu ve
yazar Hakan Sepetçi, doğum gününde mezarı başında anıldı.

            Ailesi ve
sevenlerinin yalnız bırakmadığı Hakan Sepetçi’nin yokluğu ilk günkü gibi
hissedildi. İstanbul Hukuk Fakültesini kazanan Sepetçi, tiyatroya büyük ilgi
duydu.

            Karacabey’li
Hakan Sepetçi, 1986 yılında profesyonel tiyatro sanatçılığına adım attı. Ferhan
Şensoy’un sanatçı ekolünden yola çıkan Sepetçi, Münir Özkul, Erol Günaydın,
Belkıs Dilligil gibi ünlü isimlerle birlikte çalıştı. Birçok tiyatro eserinde
sahneye, çeşitli televizyon programları ile seyirci karşısına çıkan Sepetçi’nin
en önemli programları; “Bence”, “Zaping Arası”, “Rokoko”, “Gençlik Meclisi” ve uzun
yıllar akıllardan silinmeyen “Fazla Mesai”.

            TV
dünyasına yaptığı programların yanı sıra klip dünyasına adım atmasını başaran
Sepetçi, Şair ve Yazar Ataol Behremoğlu’nun seslendirdiği ve Haluk Çetin’in
ezgilendirdiği klibi objektifinden televizyon kanallarına konuk oldu.

            Genç yaşta
yakalandığı amansız hastalık Sepetçi’nin ölümüne neden oldu. Öleceğini
öğrendikten sonra Sepetçi Olay Tv’deki programına “Fazla Mesai” adını verdi.
Sepetçi, hayatını artık fazladan yaşadığını düşündüğü için bu ismi vermişti.
Sepetçi adına İstanbul Harbiye Açık Hava Tiyatrosunda “Yaşasın Sanatçı 97” adlı bir gece düzenlendi.
Geceye Fatih Terim, Burak Kut, Cem Yılmaz, Uygur Kardeşler, Levent Kırca, Oya
Başar, Emrah, Yılmaz Erdoğan gibi ünlü isimler katılmıştı. Ancak yapılan tüm
etkinlikler Sepetçi’yi yaşatmaya yetmedi.

            1999
yılında yaşamını yitiren Sepetçi 33 yaşında hayata veda etti. Ölümünden sonra
Karacabey’e defnedilen Sepetçi’nin adı, doğup büyüdüğü Sırabademler Mahallesi
145 Sokağa verildi.

Ölümünün ardından
Sepetçi için yapılan yorumlar:

Yılmaz Erdoğan;
(Yazar-Tiyatro Sanatçısı)

Hakan ile tiyatroya birlikte başladık. Çok iyi arkadaşımdı.
Çok sempatik bir oyuncuydu. Genç yaşta kaybettik. Ama o yaşam sevincinin ne
demek olduğunu hepimize gösterdi. Ustalarımızı, ağabeylerimizi yitirdiğimiz bir
dönemdeyiz, ancak orada çok güzel bir kadro oluşmaya başladı. Bende gidince bir
oyun yazacağım ve hep beraber oynayacağız.

Ferhan Şensoy (Yazar-
Tiyatro Sanatçısı)

Hakan’la aynı sahneyi paylaşmıştık. Yetenekli, çalışkan,
gelecek vaat eden bir oyuncuydu. Erken ölümü bizleri çok üzdü. Hakan’ın
talihsiz bir insan olduğunu düşünüyorum. Türk tiyatrosu geleceği çok parlak bir
sanatçısını yitirdi

Caner Aklaya (Tiyatro
Sanatçısı)

Hakan’ın ölümünden bir ay önce doktoruyla görüşmüştüm.
Doktoru bana bir aylık ömrü kaldığını söylemişti. İzmir turnesi öncesi
vedalaşmak için Karacabey’e gittim. Nasıl vedalaşırdık. Hayat dolu bakışları
altında vedalaşamadık. Ona son defa sarılamadım.

Bilcan Günalan
(Tiyatro Sanatçısı)

Çok yakın bir arkadaşımdı. Hastalığından bu yana hep
birlikte olduk. Bir ara iyileşmişti. Ancak biliyorduk. Kendimizi sona
hazırlamıştık. Ama yine de duymak çok farklı bir şeymiş. Görüşmelerimizde
işimizin zorluğundan kaynaklanan bazı aksamalar yaşamıştık. İzmir turnesinde
olduğumuzdan cenazesine katılamadık. Ölümünden sonra ki gece oynadığımız ‘Sen
Hiç Ateş Böceği Gördün mü?’ oyununda ki bütün alkışları o gece Hakan Sepetçi’ye
armağan ettik.

İstemihan Talay (Eski
Kültür Bakanı)

Değerli insan Hakan Sepetçi’nin vefatını üzüntüyle
öğrendim. Genç yaşta aramızdan ayrılan merhuma tanrıdan rahmet, tüm Olay TV
camiasına başsağlığı dilerim.

Emin Gümüşkaya (Bursa Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu
Müdürü)

Mükemmel insan, olağanüstü derecede dost canlısı bir insanı
kaybettik. Kardeşim kadar sevdiğim Hakan, gerek oyuncu olarak, gerekse Türk
tiyatrosunda araştırmacı olarak çok değerli bir sanatçıydı. Evladımızı
kaybettik… Türk tiyatrosunun başı sağolsun.

Serhat Özcan (Tiyatro
Sanatçısı)

İzmir Turnesinde olduğumuz için cenazesine katılamadık. Son
günlerinde Bursa’ya gelmişti. ‘Fazla Mesai’ programının hastalığında sonra
fazla mesai olduğunu biliyordu. Bir ara gidip sohbet etmiştik. Dalmıştı; ‘Beni
rahat bırakın’ demişti. O an onu yitireceğimizi anlamıştık. İnsanın bir
dostundan bunu duyması çok

Deniz Yayın (Yapımcı)

Hakan’ı ilk tanıdığım anı hatırlıyorum. Apartmanın merdiven
boşluğunda tanıdım bir nişan vardı. Pek de sevimli gelmemişti o zamanlar bana.
Daha sonra sempatikliğiyle bir akşam yemeğine çıktığımızda, onun ne kadar sevgi
sihirbazı olduğunu fark ettim. Daha sonra ilişkilerimiz çok uzun sürdü
Hakan’la. Çok güzel rakı sofralarımız oldu karşılıklı. Bir gece sabahlara kadar
uzandığımızda rakı sofralarında şunu fark etmiştim; Meğersem içimde ne kadar
çok televizyonculuk varmış. Hakan’la bunu konuşarak onun ‘Bence’ programını
yapmıştık. Büyük bir katkıda bulunmuştum. Böyle çok sevimli anlar yaşarken
birden Hakan’ın hastalık haberi geldi. Artık Hakan’la eskisi gibi güzel rakı
sofralarımız olmuyordu. Eski sohbetler neşeyle konuşulmuyordu. Bir akşam,
kendini çok iyi hissettiği gece bir meyhanede yine kafaları çekiyorduk
Hakan’la. Benim Türk sanat müziğinden çok sevdiğim bir parça vardı, Selahattin
İçli’nin ‘Birtanem’ diye… Farkına varmadan oradaki arkadaşlardan, fasıldan bu
şarkıyı istemiştim. Şarkı çalmaya başladığında sözleri beni o kadar çok
etkiledi ki, ne anlama geldiğini o an fark etmiştim. Susturmak istediğimde
Hakan bana aynen hareket ederek susmamı söylemişti. Sözleri şöyleydi; ‘Bir
tanem, bir sabah uyanacaksın ki ben yokum. Dünyayı sana bırakıyorum.’ O kadar
etkilenmiştim ki, gözlerimde yaşlar, hıçkırıklı vaziyette Hakan ‘Yok bir şey’
derken, ‘Abi merak etme yaşayacağım, çok uzun sürecek, hiç merak etme’ diye
seslenmişti. Çok etki altında kalmıştım. Bu kadar yalancı olduğunu bilmiyordum Hakan’ın.
Bana doğru söyleyeceğini tahmin etmiştim. Ama kaybettik. Hakanları bulmak çok
zor… Onunla olduğum her yerde, onun için bir kadeh rakısını içiyorum
Hakan’ın.

Peker Önen

Bir akşam, oturuyoruz Hakan’la. Gece yarısı gittim evine,
sohbet falan ediyoruz. Çok geç bir saatlerde Cem Karaca aradı. İstanbul’da,
sanat camiasında ki bütün ilişkilerini herkes biliyor. Herkesle çok yakın
ilişkileri vardı. Sevilen bir insandı. Hiç unutmadığım bir lafı vardır Cem
Karaca’nın; ‘Sık sık İstanbul’a Kemoterapi için geliyormuşsun ama yanılıyorsun,
bir kere de bana gel, ben sana Cemoterapi yapacağım’ demişti Hakan’a. Bu lafın
üstüne de sabaha kadar ağlamıştık. Orası buluş yeri, o daha önce keşfetmeye
gitti. Nasıl olsa aynı yerde olacağız. Nere de yarım bıraktıysak, orada devam
edeceğiz. Dost canlısı bir insanı kaybettik. Kardeşim kadar sevdiğim Hakan,
gerek oyuncu olarak, gerekse Türk tiyatrosunda araştırmacı olarak çok değerli
bir sanatçıydı. Evladımızı kaybettik… Türk tiyatrosunun başı sağolsun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.