Gezi Parkı ve ortak vicdana dair…

Genetik biliminin geldiği düzey barış ve vicdan genlerine dair bir araştırma yaptı mı, bu genlerin şifrelerine ulaştı mı bilmiyorum.

İktidarın siyasal çarpıklıklarında bir kez, bir kez daha gördük ki; halkın barışa ve vicdana dair genetik şifreleri aynı. Bugün Taksim Gezi Parkı’nda ranta karşı nefes hakkını savunanların tamamı çözüm sürecinden, Reyhanlı üzerinden ayyuka vuran Suriye dış politikasında izlenen insafsız politikalara kadar ortak barış ve vicdan genlerine sahip olanlardır aslında.

Partilerinin değil, vicdanlarının sesini dinleyen on binler.

Bu halk hayvan hakları yasa tasarısı döneminde de, doğaya karşı işlenen rantsal suçlarda da, barış konusunda da vicdanını ortaklaştırmayı başarabileceğini bir kez daha ortaya koydu.

Hiçbir siyasal ayrım gözetmeksizin…

Aslında Gezi Parkı mevzu kendini aşan bir mevzu… "Ben hükümdarım, elimin değdiği her şeye halka rağmen hükmederim" anlayışının duvara tosladığı son damladır Gezi Parkı. Neo liberal belediyeciliğin foyasıdır Gezi Parkı… Taksim'le sınırlanmayacak kadar ülke sathına yayılmış bir sömürgendir Gezi Parkı katliamcılığı…

Belediyecilik dendiğinde; hep büyüğü, daha büyüğü yapmak ısrarıyla kent mimarisinden söz edenlerin yüzleşmesidir Gezi Parkı… Daha büyük stadyum, daha uzun gökdelen, iri betonlu kent meydanları, bir ereksiyonel hamasi histerik mimari düşkünlüğüdür Gezi Parkı’nda yüzsüz suratlarda patlayan.  

Halka sormadan, kendinden olmayanını yok sayarak havaalanına Sabiha Gökçen, köprüye Yavuz Sultan Selim adının konmasının dert edildiği yerdir Gezi Parkı…

"Kahraman Türk polisi"nin ranta kurban verilmek istenen ağaçları korumak için direnen "alçak" halka karşı haklı mücadele alanıdır Gezi Parkı…

Gezi Parkı eylemiyle bir kez daha gördük ki hepimiz aslında bir parça İstanbulluyuz. Bu kıyımın bilmem kaç misli ülkenin her yerinde zaten yaşanıyor… Çok uzağa gitmeyelim; Timsah Arena Stadı yapılırken kaç ağaç kesildiğini yazamasa da bütün yerel basın biliyor. Beş yüz yaşında olduğu söylenen çınar ağacının akıbetini elbirliğiyle kamuoyunun gözünden kaçırdılar. Hele doğu illerinde devlet eliyle yakılan ormanın haddi hesabı yok… Bir kez daha anlaşılıyor ki İstanbul'a kar yağmadan kış gelmiyor.

Ve insan yaşamını daraltan yasakların damlaya damlaya sel olduğu alandır Gezi Parkı.

Ve ülkenin her yeri Gezi Parkıdır aslında.

Ve şimdi ülkenin her yanında, "o ağacın altında" gaz arası iki tek rakı atıp (tercihen ayran da olur) ele güne karşı öpüşmeli…

Öpüşmeli ki barış ve vicdan genlerimiz karışsın, kaynaşsın…

Zalimin zulmüne karşı…

En son haber: "Gezi Parkı için mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi…"

Ama yürütmenin dayanılmaz hafifliğinin tadına varanlar yürütmeyi asla durdurmaz…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.