Doğruyu siz bulun

Doğruyu siz bulun
Köyün imamı kemal-i yaşa erişmiş. Abdestini tutmakta zorlanır hale gelmiş. Hak’lı imam devri. Köy İhtiyar Heyeti toplanmış ve karar almışlar. Köye genç bir imam tutulması. Bir müddet sonra genç bir imam bulunmuş ve hizmete başlamış. Hem namaz kıldırıyor ve hem de çeşitli etkinliklere önderlik ediyor.
Köylünün ilgi odağı gittikçe uzaklaşan eski imam, köylünün davranışlarına günden güne içerlemekte. Yeni imamın aleyhinde bir dizi laf ediyor. Köyde huzur günden güne bozulmakta. İhtiyar Heyeti, eski imamla, yeni imamı köy odasında bir araya getirerek, eski imamın, yeni imamca mat edilmesini kararlaştırıyor. Ve plan uygulamaya konuluyor.
Köy odasına gelen eski imama, “Bakara” yazması söyleniyor. Eski imam şark kurnazı. Önce yeni imam yazsın diye itiraz ediyor. Yeni imam kalemi eline alıyor ve öyle bir “Bakara” yazıyor ki, dillere destan.
Eski imam, bakıyor bakıyor ve onun kadar güzelini yazamayacak; o da bir “Öküz” resmi yapıyor. Ve İhtiyar Heyetine dönüyor.
-Gördünüz mü, onun yazısı mı yoksa benim öküz mü daha güzel.
Tahsili ve görgüsü az olanlar: Aman hocam senin öküz daha güzel oldu der. Tahsili, görgüsü ve bilgisi olanlar ise; Hocam sen işin kolayına kaçıyorsun, bizi bugüne kadar böyle uyuttun ve avuttun ama bundan sonra ıh ıh aldatamazsın.
Uzunca bir süredir ekonomi uzmanları, ülke ekonomisinin kötüye gittiğini ısrarla ifade ediyorlar. Bilimsel teorilerini en cahil insanın dahi anlayacağı basitliğe indirgiyorlar ve anlatıyorlar.
-Cari açığın önlenemez şekilde büyüdüğünü,
-İhracattaki artışın, ithalattan kaynaklandığını,
-Yabancı sermaye girişi diye yutturulan masalların gerçeği yansıtmadığını, bunun bir sıcak para girişi olduğunu,
-Üretimin ve buna bağlı büyümenin, nüfus artış hızı düşüldükten sonra sıfıra yakın olduğunu,
-Tarımın can çekiştiği, sanayicinin kapasitelerini yarıya düşürdüklerini ve sermayesinin büyük kısmını faize yatırdıklarını,
-İşsizliğin arttığını sağır sultana duyururcasına bangır bangır bağırdıkları herkesin malumudur.
Başbakan ve şürekasında yine aynı bitmeyen şarkı. Ekonomi çok iyi. Her yer güllük gülistanlık. Vatandaşın bir eli yağda bir eli balda.
Başbakan bir günlük gazeteye beyanatta bulunmuş. Kriz var diyenlere sesleniyor. “Kriz miriz, üç ayda 164 bin otomobil satıldı, ne krizi yahu.” Devam ediyor.”2002’de bir milyon 88 bin adet buzdolabı saltmış, 2007’de bir milyon 900 bin, 2002’de 824 bin adet çamaşır makinesi satılmış, 2007’de bir milyon 535 bin. Bunlar atılım gücünün yalnızca birkaç göstergesi. Ben sizlere hem sokaktan, hem de evin içinde bu rakamları veriyorum.”
Hiç unutmuyorum, 2002 seçim kampanyasında gazeteci Uğur Dündar, Recep Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal ile söyleşi yapıyordu.
Recep Tayyip Erdoğan, çocukluğunda Kasımpaşa’da simit sattığından bahsediyor. Her gün, bir önceki günden daha fazla simit satmayı hedeflediğini ifa ediyor idi. Yani esnaflığı ile övünüyordu.
İşte o çocukluğundaki esnaf zihniyeti, Başbakanlığında da hükmünü yürütüyor. Esnaf için, uluslar arası ekonomik normların pek önemi yok. Esnaf için, akşam kasaya düşen paranın önemi var. Yarın “Allah kerim” kaderciliği hakim.
Tabii bu dediklerim yarınını düşünüp, planlayan esnaf için değil, bir lokma bir hırka zihniyetindeki esnaf içindir.
Uluslar arası ekonomik normları dikkate alan ekonomi uzmanlarının değerlendirmeleri ve Başbakanın değerlendirme yöntemleri; bana eski imam ile yeni imamın sınavını hatırlattı.
Sizinle bunları paylaşmak istedim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.