Çok oluyorsunuz ama gençler!

Bizim için 19 Mayıslar; Bandırma Vapuru, hırçın dalgalar ve Karadeniz, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkıp Kurtuluş Savaşı’nı başlatması ve 19 Mayıs törenleri için güneşin alnında yapılan tören provaları ile genellikle hava muhalefetinden dolayı ertelenen bayram günleri olarak yer bulmuştur zihinlerimizde.
Liseliler gösterilere çıktığında biz orta okul çocukları kenardan pul satardık. Bizim gösterilere çıkma yaşımız geldiğinde galiba pul satma işi de bitmişti.
Ülkeyi emanet alacak çocuklar olarak ilk gençlik yıllarımızı yaşarken Atatürk’ün kadınları, çocukları ve gençleri işaret edişini yeterince değerlendiremiyorduk belki de.
70’lerin başlarındaki gösterileri heyecanla izlerken, 70’lerin sonuna geldiğimizde tören kıyafetlerinde giyeceğimiz eteklerin boyları sorgulanır hale gelmişti.
80 sonrası gereği yapıldı ve insanlar eteklerin diz altındaki yeni boyutlarına alıştı.
“Ne meraklıymışsınız baldırı çıplak gezmeye” diyenler vardır eminim.
Merak etmeyin, değildik.
Lakin hayatın her alanında olduğu gibi, sporun da, gösterilerin de hem estetiği, hem de pratikliğiydi etek boyunun kısalığını belirleyen. Boya takanların aklının tek erdiği gibi teşhir değil…
Neyse;
Girizgâh biraz nostaljik olsa da, aslında bunlar değil söyleyeceklerim.
Şimdinin gençliğine şöyle bir göz atmak istiyorum sadece.
Hani birkaç yıl sonra bizi teslim alacak ve taşıyacak olan gençliğe…
Karmakarışıklar…
Ülkenin içinde bulunduğu ergen halleri onlara da yansımış durumda.
Güvensizler önce….
Sistemin içinde ezilmiş, üstelik sistemin yarattığı kişiler olarak kendilerini yaratanlar tarafından beğenilmiyorlar da.
Bizim tavrımız şu; “Yaptık ama olmadı!”
Yaptıklarımızın cevabı da şu: “Niye olmadı? Okul dediniz gittik, ders dediniz dinledik, tost verdiniz yedik, test dediniz hepsini çözdük bitirdik! Daha ne yapalım?”
Doğru. Haklısınız…
Öte yanda fırsat eşitsizliğini dibine kadar yaşayan, kapanın elinde kalan bir gençlik var.
Aile eğitimi sıfır, mahalle eğitimi sıfır, okul eğitimi sıfır, kısacası hayat içinde dezavantaj üzerine dezavantaj ile büyümüş.
Al onu istediğin yerde kullan.
İster bağımlı yap, ister militan…
Gençlerin bir kısmı gençliklerini özgür yaşarken bir kısmı özgürlüğü yanlış anlamış ve gemi azıya almış durumda.
Medeniyetle açıklığı karıştıran mı istersin, muhafazakârlıkla kapanmayı karıştıran mı…
Maço olmayı erkeklikten sayan mı istersin, duyarlılığı zafiyet sayan mı…
Dedim ya karmakarışık diye; bir de işin içine namustu ahlaktı töreydi girince, iş iyice içinden çıkılmaz hal alıyor.
Gencecik kızlar takır takır vuruluyor.
Diyarbakır’ın Ergani ilçesindeki evinde başından silahla vurulan ve ağır yaralanan, ‘Sesi Çok Güzel’ yarışması finalisti Mutlu Kaya mesela.
Sadece sesi güzel ve sadece şarkı söylemek istiyor diye mi vuruluyor Mutlu?
Vurulma nedeni bilinmiyor.
Hangi zihniyete kurban gitti bilinmiyor.
Hangi akıl onun canını almaya yeltendi bilinmiyor.
O kadar çok ki genç katliamı, kadın erkek ayırmıyor…
Özgecanlar, Berkin Elvanlar ve hepsinin isimlerini tek tek yazamasak da kendilerini hiç unutmadığımız daha nice canlar…
Bu şartlarda yaşamaya çalışıyor işte gençlerimiz.
Oysa sanatla, sporla, eğitimle iç içe geçmeli hayatları.
İnsana, hayvana, ağaca, toprağa, suya, kısacası doğaya saygılı yaşamayı öğrenmeli daha çocukluğunda.
Farkındalığı ve duyarlılığı yüksek, bir o kadar da özgür yaşamalı; ki yaratıcılığı örselenmesin.
Çılgın kahkahalarıyla, coşkun enerjisiyle, aşklarıyla, şarkılarıyla, gözü karalıklarıyla dalmalı hayatın ortasına.
Gençliğini sonuna kadar yaşamalı.
Bırakın Amerika’yı ben keşfettim desin.
Bırakın her şeyi o daha iyi bilsin.
Bırakın sizin hiçbir şeyden anlamadığınızı farz etsin.
Yeni yeni tanımaya başladığı dünyayı bırakın şimdi de o öğrensin…
Kısacası, herkesin geçtiği yollardan varsın şimdi de o geçsin.
Daha önce geçenlerin bilge sabırları eşlik etsin onun bu sabırsız yolculuğuna.
Yürümeye yeni başlayan bir çocuğun her an düşebileceğini bilerek onu tutmaya hazır eller gibi eller olsun arkalarında.
Bir kez yürümeyi öğrendikten sonra nasılsa kendisi aşacaktır engelleri.
Herkes kadar düşe kalka ilerleyecektir hayat yolculuğunda.
Aştığı her zorluktan güçlenerek çıkacaktır üstelik…
****
Biz, evvelsi günün bebeleri, dünün gençleri ve bugünün büyükleri; evvelsi günleri pek iyi hatırlayamasak da, isterseniz unutmayalım yaşadığımız dünleri…
Yaşadıklarımız, yaşayamadıklarımız ve ‘‘keşke hiç yaşamasaydık’larımızla geldik bugünlere.
Bundan sonraki günlerimiz bugünün gençleri ve dünün bebelerine emanet.
Anladık değil mi şimdi niye çocuklar, kadınlar ve gençleri işaret etmiş Atam? Hem de diğer bütün medenî ülkelerden çok önce…
İşte sinir bozan da bu bence…
****
Bu sene ve her sene 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.