Bursa’nın sırrı…!

AKP ile cemaat arasında “paralel devlet” söylemleri ile ambalajlanmış yargıya egemen olma kavgası sürüyor. Yargının tepe noktalarına sızmış cemaatçiler, “yolsuzluk soruşturmalarının engellendiği” gibi kamuoyunda haklı destek bulan savunmalarını yaparken yargı gibi saygın bir kurumu kuşattıklarını gözlerden kaçırmaya çalışıyor.
Bu arada yüzlerce yurtseveri sahte dijital veriler ve gizli tanık ifadeleri ile yıllardır esir tutan savcı da ucu Başbakana dokunan yolsuzluk soruşturmasını yürüttüğü için hedefe oturtuluyor. Hedefe oturtulurken de yine hukuk dışı yollar kullanılınca yıllardır hukuku unutan savcı hukuk arayışına giriyor. Yargının daha tepelerini tutanların RTE adına savcıyı tehdit ettiği iddiaları gündeme oturuyor.
Bütün bu işler Bursa’da dönüyor. Pek çok gazeteci bu işlerin üzerine gidemezken basında yer bulamayan yerel gazetecilerin haberleri de görmezden geliniyor.
Peki…Nedir Bursa’nın sırrı?
Gelin Bursa’nın sırrını Bursa’nın acar gazetecilerinden Mehmet Ali Yılmaz’ın kaleminden, “Nihat Ömeroğlu Kimdir?” başlıklı yazısından öğrenelim.
“1999 yılında el konulan İnterbank’ta 1.2 milyar dolar batırmakla daha doğrusu bu parayı paravan olarak kurduğu şirketler vasıtasıyla hortumlamakla suçlanan Cavit Çağlar, batık banka patronları arasında “beraat eden” ilk ve tek kişiydi.
“Gerçi, 4 yıl süren yargılama sonucu Bursa’da verilen bu “beraat” kararını Yargıtay 11’nci Ceza Dairesi bozmuş ve yeniden yapılan yargılamada aralarında Cavit ve Mustafa Çağlar’ın da bulunduğu 37 sanık “nitelikli dolandırıcılıktan” çeşitli hapis cezalarına mahkum edilmişlerdi ama…
“AKP içinden birilerinin devreye girmesiyle “yasa değişikliği” yapılarak Çağlar’lar cezadan kurtarılmışlardı bir şekilde! Dört yıl süren yargılama sonucu İnterbank ve paravan şirketler davasında “beraat” kararı veren mahkemenin başında kim vardı dersiniz?
“Zamanın Bursa 3’ncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nihat Ömeroğlu.
“Nihat Ömeroğlu’nun önlenemez yükselişinin ardındaki kişinin Çalışma Bakanı Faruk Çelik olduğu söylenir hep!
“Deve tellal, pire berber, Faruk Çelik o sıralar Refah Partisi’nde henüz bir garip nefer iken Bursa Adliyesi’nde görevli Ömeroğlu’nun Çelik’teki cevheri görerek hazretlerin “Kayıp Trilyon” davasından paçayı nasıl kurtarabileceklerine dair hukuki tüyolar verdiği söylenir!
“Çelik’le, Ömeroğlu’nun tanışması, nihayetinde yine Çelik tarafından İstanbul Belediye Başkanı’yken işlediği öne sürülen “evrakta sahtecilik, kalpazanlık” gibi suçlardan hakkında açılan davalar için hukuki nasihatlare(!) ihtiyaç duyan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la tanıştırılması kaderin garip cilveleri olarak çıkar Nihat Ömeroğlu’nun karşısına!
“Esasında Erdoğan tarafından Yargıtay üyesi yapılmadan önce zamanın Adalet Bakanı Cemil Çiçek kendisini “müsteşarı” olarak atamak ister ancak, istihbarat tarafından hakkında sunulan dosyadaki defoları(!) yüzünden bu kararı imzalamaz yine zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer.
“Sonra Yargıtay üyesi, daha sonra da Avrupa Birliği uyum yasaları gereği ‘vatandaşın devletle arasındaki sorunlarda vatandaş lehine arabulucu olma’ göreviyle ‘Kamu Baş Denetçiliği’ görevine getirilecek ancak ne gariptir ki vatandaş yerine AKP’nin tepesindeki birilerinin ‘ara bulucusu’ olmaya çalışacaktır daha çok !
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, nikah şahitliğini de yaptığı Nihat Ömeroğlu’nun oğlu bir yol bulunup Türk Hava Yolları’nda işe de sokuluyor; sade vatandaşa “Sen de işsiz kalıver canım” yanıtı verilirken!
“Bu haller içinde olan birisinin “devletten halk adına hesap sorma görev ve yetkisine sahip kamu denetçisi” sıfatıyla hükümeti nasıl denetleyeceği sorusu ayrı bir konu ama…
“Başka hukukçuların yıllarca çalışıp da ulaşamadığı makama kendisi bir çırpıda gelivermişti işte!
“Önceki gün akşam yemeğini yerken izlediğim televizyon ekranında Savcı Zekeriya Öz’ün, Başbakan’ın bizzat yolladığı iki yüksek yargı üyesi Bursa’da benimle görüşüp, ‘kendisinin çok kızgın olduğunu, hakkımda ağır laflar ettiğini(!) bir mektup yazarak kendisinden özür dilemem gerektiğini, hükümete yönelik soruşturmaların derhal durdurulmasını, aksi takdirde çok zarar göreceğimi(!) sonuçların benim için çok ağır olacağını, Emniyet’e neden gittiğimi, bunun herkesi çok kızdırdığını’ söylediler şeklindeki açıklamasını işittiğim vakit bir saniye sonra kendi kendime dedim ki, ‘Bu kişilerden biri mutlaka ama mutlaka Nihat Ömeroğlu’dur!.. Yarınki yazımda meseleyi araştırıp bu konuyu kaleme alayım’.
“Nitekim haberi aynı gece 23.00 sularında T24 sitesi patlattı ve ilerleyen saatlerde de Bursa Crown Plaza Otel’de yapılan bu görüşmedeki ikinci isimin, Yargıtay 13’ncü Ceza Daire Başkanı İsmail Rüştü Cirit olduğu çıktı ortaya.
“Kim mi bu Cirit?
“Aralarında Recep Tayyip Erdoğan ve İstanbul Belediyesi eski Başkanı Ali Müfit Gürtuna gibi isimlerin de bulunduğu “Akbil Davası” sanıkları hakkında “beraat” kararı veren dönemin Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Cirit canım, başka kim olacak? O da AKP iktidarı döneminde daha sonra Yargıtay daire başkanlığına kadar yükselenlerden.
“12 Eylül Referandumu’nda ‘evet’ kampanyasına destek veren İsmail Rüştü Cirit ayrıca, CHP Milletvekili eski savcı İlhan Cihaner’in tahliyesine de ‘muhalefet şerhi’ koymuştu!
“Şimdi, bundan sonraki satırlarda daha önce hiç bir yerde okumadığınız bazı havadisler vereceğim size.
“Yalansa, muhatapları ‘yalan’ desin!
“Hani, gelen paraları ‘şahsi hesaplarına aktardıkları’ gerekçesiyle aralarında Bursaspor eski Başkanı İbrahim Yazıcı ve Bakan Faruk Çelik’in kardeşi Osman Çelik’in de bulunduğu bazı kulüp yöneticileri tutuklanıp içeri tıkılmışlardı ya?
“Bu durum üzerine Faruk Çelik’in, “Benim kardeşimi nasıl tutuklarlar” yollu beyanatlarını okumuştuk gazetelerde sanki ilgili kişi bildiğimiz onun kardeşi Osman değil de ‘Hazreti Osman’mış’ gibi!
“İşte bu olayın ardından soluğu Başbakan’ın yanında alır Faruk Çelik.
“Durumu anlatır.
“Recep Tayyip Erdoğan’sa, ‘Kamu Baş Denetçisi Nihat Ömeroğlu’nu’ çağırıp, şimdi yaptırdığı gibi ‘Git çöz bunu’ der!
“Ömeroğlu derhal Bursa’ya, ilgili mahkemenin başkanıyla görüşmeye gelir.
“Buluşma yine dışarıda bir otelde gerçekleşir. ‘Osman Çelik’i salıver’ der hakime Ömeroğlu!
“Hakim, ‘Salamam, deliller kesin ve O’nun da imzası var’ yanıtını verir.
“Ömeroğlu, ‘Başbakan böyle istiyor, salacaksın’ der ısrarla!
“En sonunda mahkeme başkanı telkin ve baskılara daha fazla dayanamayarak ‘Peki, tutuksuz yargılama kararını veririm ama sadece Osman Çelik için olmaz’ cevabını verir ve Çelik Sayesi’nde sadece İbrahim Yazıcı değil, tüm diğer sanıklar da yargılama bitene kadar dört duvar arasında kalmaktan kurtulurlar böylece!
“Hatta eğer bu olay gerçekleşmeseydi, uzun zaman boyunca içeride kalacak merhum Yazıcı’nın hayatını Kültürpark’taki Özgen Çay Bahçesi’nde değil de cezaevinde kaybedeceğini söylemek bile mümkündü!
“Bahsettiğim konu o sıralar AKP’nin “derin kulislerinde” konuşulmuş ve ardından bir daha hiç anılmamak üzere ağızlar mühürlenmişti.
“Sadece bu gün değil, daha o günlerde bile AKP’nin ‘Yüce Türk Adaleti’ni’ düşürdüğü nokta bu nokta işte!
“Ama Yüce Rabbim hala verdikçe veriyor, verdikçe veriyor!”
Evet… 2,5 milyon nüfuslu bir kentte tanınmış bir gazeteci bunları yazıyor. Basın ve yayından sorumlu Başbakan Yardımcısı da bu kentten milletvekili. Bursa’nın sırrını bir de O’ndan dinlesek. Araya göz yaşlarını katmadan elbette…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.