Bırakınız Geçsinler…!

“Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” kapitalizmin temel sloganı. Bu slogan ile yollarına devam edenler, önlerini keseceklerini düşündükleri herkesi hayali suçlamalarla damgaladılar. Komünistlik, servet düşmanlığı, bu suçlamaların en başında gelenlerdi.

Emperyalizm çağında bizim gibi ülkelerin milli sermayedarları da emperyalizmin hedefleri içinde idi. On yıllardır milli sermayedarlarımız yurtseverlerle birleşmek yerine ya yurtseverleri ezmek isteyenlerle birleştiler, en iyimser şekilde ise baskılara sessiz kaldılar. 

Kaderlerini emperyalizm ile birleştiren iktidarların açtığı yoldan ilerleyeceklerini sandılar. Gün geldi küçük Amerika hayalleri kurdular. Gün geldi AB rüyaları gördüler.

Bu güne dek Türkiye'de solcular, aydınlar, yurtseverler tarafından yıkılarak yerle bir edilen bir sermayedar görmedik. Ama siyasi iktidarların hoşlanmadığı sermayedarların iktidar gücü ile yok edildiğine ilişkin o kadar çok örnek gördük ki…

Özellikle AKP iktidarı döneminde…

Çok büyük şirketler el değiştirdi. 10 yıl önce hiçbir şeyi olmayanlar süper zenginler haline gelirken yıkılmaz zannedilenler yok oldu.

Uzanlar, Dinç Bilgin grubu, Aydın Doğan'ın basın grubu, Cavit Çağlar, Karamehmet ailesi, gibi pek çok örnek var.

Şimdi sırada Koç ailesi var. Vergi rekortmeni petrol şirketi basılırken ailenin savaş sanayine ilişkin yatırımlarının önü kesiliyor. Yok olmamak yerine teslim olan aileler ise iktidarın her isteğine boyun eğiyor. Dinçkök ailesi genel müdürünü bile harcayabilirken Şahenk gurubu basın başta olmak üzere tamamen iktidarın denetimine giriyor.

Neredeyse tamamı yabancı sermeyenin denetimine giren bankacılık sektörü bir yandan kredi kıskacı ile sanayimize el koyarken, köylümüzün tarlasına, traktörüne el koyuyor.

Bu kısa örnekler bile sermayedarların malına mülküne el koyanların, solcular, aydınlar, yurtseverler değil emperyalizm ve onların başa getirdiği iktidarlar olduğu anlaşılıyor.

AKP dönemi “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” dönemi olarak değil, yapmasınlar, geçmesinler dönemi olarak anımsanacak. Yalnızca iktidarın izin verdiklerinin önü açık. 10 yıl önce esamisi okunmayanlar şimdi dev şirketlere sahip. Adları vergi rekortmenleri arasında görülmese bile… 

AKP iktidarı son olarak Silivri'de yürütülen yargılamaların izlenmesini de yasakladı. Silivri'deki çadır tiyatrosunda sergilenecek rezaletin gözlemlenmesini engellemek için seyahat özgürlüğünü de engellediler.

Türkiye'nin dört bir yanından Silivri'ye gitmek üzere hareket edecek araçlar engellendi. Otobüs firmalarına baskı, tehdit, sudan sebeplerle ceza, olmadı şoförleri tehdit, plakalarına gelecekte de ceza tehdidi, otobüs kaçırma, kontak anahtarına el koyma gibi değişik yöntemler ile seyahat özgürlüğü kaldırıldı. Bir şekilde yola çıkabilmiş araçlar yollarda defalarca durdurularak GBT denetimi yapıldı. Her seferinde saatlerce bekletildi. 

İstanbul'a ulaşım için üretilen yeni formüllere karşı anında önlem alınmasından anlaşıldı ki telefonlar da dinleniyor. Eskiden telefonlar banda alındıktan sonra dinlenirken, şimdi anlık dinlemeler yapıldı.

Avukatlar, gazeteciler, sanık yakınları, hatta sanıklar duruşmaya giremediler. 

En sonunda Silivri hava sahası uçuşlara kapatıldı. Gaz bombalarından tarlalar anızlar yandı. Sonunda yangın doğalgaz boru hattına da sıçradı. Sizin anlayacağınız gazın geçişi bile engellendi.

İstanbul Valisi'nin kanunsuz emri tüm ülkede geçerli hale getirildi.

Silivri'ye gidecek yurttaşların seyahat özgürlüğü bir yana ulaşım firmalarının, şoför esnafının ticaret özgürlüğü de engellendi. 

Bu gün Türkiye'de serbest olan tek şey, yasaklama özgürlüğü…   

“Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” diyenlerin desteğiyle işbaşına gelenler şimdi “geçemezsiniz” diyorlar.

Biz de diyoruz ki:

“Bırakınız geçsinler”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.