Belge gibi röportaj

Milliyetçi Hareket Partisi Karacabey İlçe Başkanı İsmail Tezcan, önceki gün Yeni Şafak Gazetesi’nde Recai Birgün ile yapılan söyleşinin tarihi bir belge olduğunu belirtti.
Tezcan, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada önemli noktalara değinerek, Derviş-Özkan-Yılmaz üçlüsünün Türk siyasi tarihine derin yaralar açtığını söyledi. Tezcan, “Yeni Şafak Gazetesi’nde, DSP Milletvekili ve rahmetli Bülent Ecevit’in koruma müdürlüğü görevinde bulunmuş, Recai Birgün ile bir söyleşi vardı. Birgün, üçlü koalisyon hükümeti döneminde, Mesut Yılmaz, Kemal Derviş ve Hüsamettin Özkan üçlüsünün çevirdiği dolapları anlatıyor; DSP’nin parçalanma sürecini ve aynı oyunların MHP için de sergilenmek istediğini dile getiriyordu.
Birgün, MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin, bu gelişmeleri çok iyi fark ettiği için, 3 Kasım 2002 seçimlerine gitmeye karar verdiğini söylüyor; ama rahmetli Ecevit’in bir türlü bu seçim kararını algılayamadığını ve siyasi intihar olarak nitelendirdiğini aktarıyordu. Ancak, Recai Birgün, Sn. Bahçeli’nin seçim kararını açıkladığında, MHP’nin baraj sıkıntısının olmadığını da sözlerine ilave ediyordu.
Bu röportajın yapılma nedeni ise son günlerde artık bütün medya organlarında sıkça yazılıp çizilen bir “Ergenekon Belgesi”… Malum, Pamukbank’ın kapatılmasına dair geçen süreçte, yapılan birtakım gizli kapaklı görüşmelerin deşifresinin, iddianamede yer alması. Bunun da başta Çukurova (Karamehmet) Grubu olmak üzere, Doğan karşıtı medya tarafından yayınlanması…
Belgeler, Doğan grubunca iddia edildiği gibi düzmece mi değil mi bilemeyiz. Düzmece değilse gerçekten çok vahim bir durum var. Ülkenin başbakanını, başbakan yardımcısını bile dinleyen bir sistem üretmişiz. Yok savcı talebi, hakim kararı ile bir dinleme yapılmışsa, bu yetkinin başbakanı dinlemeye kadar varması ayrı bir tartışma konusu… İki medya grubunun, medya dışı işlerinden dolayı, hükümetlerle al takke ver külah ilişkilerini de göstermesi bakımından, gerçekten çok ilginç bir örnek.
Çürümenin sınırları bunlarla bitmiyor. Aynı hükümetin içinde yer aldıkları ortaklarına kazık atmak için, her türlü işbirliğini ve yolu uygun gören bir zihniyeti de ortaya seriyor bu belgeler…
Sanırım esas çürüme de bu olsa gerek. Ekonomik krizden çıkış için, hükümet tarafından davet edilen bir teknisyen, öncelikle kendisini davet eden başbakan Ecevit’i son derece yakışıksız bir şekilde zor durumda bırakıyor, partisini parçalıyor; sonra Ecevit’le yollarını ayırıp, kendisiyle birleşen insanları yarı yolda terk edip, CHP trenine atlıyor, oradan da TBMM’ye kapaklanıyor…
Öte yandan, DSP ve MHP’yi parçalama stratejilerinde, karşılarında Devlet Bahçeli gibi uzak görüşlü ve strateji dehası bir siyasetçinin, oyunu bozmasıyla, önce parlamento dışı kalan, sonra partisinin başından kopan Mesut Yılmaz’ı da bu vesile ile milletimiz bir kez daha herhalde hayırla anacaktır. Hüsamettin Özkan’a gelince, “Sen de mi Brütüs’ ün çağdaş versiyonu olan bu zat-ı muhteremin sesini Türk kamuoyu, istifa ettiği gün duymuş ve “Aaaaaa, Hüsamettin Özkan konuşabiliyor muş!” türünden bir hayret nidası çıkarmıştı…
Şimdi sislerin, dumanların dağılması ile Bahçeli’nin Türkiye’yi 3 Kasım 2002 seçimlerine niye götürdüğü daha iyi anlaşılıyor. DSP’li Birgün’ün bu tarihi hadiseyi net bir şekilde ortaya koyması gayet güzel oldu. Yararlı oldu. Türk yakın siyasi tarihi yazılırken, inşallah bu açıklamalar da gözden kaçırılmaz. Aziz milletimiz, Derviş-Özkan-Yılmaz üçlüsünün siyasi ihtiraslarının, ülkeyi nasıl tahrip ettiğini de daha net bir şekilde anlarlar. Bu tahribatın daha vahim boyutlara ulaşmasının nasıl ve kim tarafından engellendiğini de” dedi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.