Bebelere türbaaaan!

Bebek mağazalarına, okul kıyafeti satan dükkanlara yeni bir aksesuar daha eklendi.
Neredeyse her okulun kendine özgü armalı türbanı olacak.
Okul alışverişinde o da alınacak…
Pazarlarda mini mini türbanlar satılacak.
“İkizlere takke” diye bağıran çığırtkan pazarcılara inat
“Bebelere türbaaan” diye haykırılacak!

Görüyorsunuz adım adım yürünen yollardaki köşeler itinayla birer birer dönülüyor.
Demokrasiydi, özgürlüktü, haktı, hukuktu derken türbanı el kadar bebelere de indirdiler sonunda…
“Tüyü bitmemiş yetimin bitmemiş tüyünü de örtü altına aldık mı, hak yemek için daha da sorunumuz kalmaz” dediler zaar.
Türban, üniversite ve liseden sonra ortaokullarda da serbest bırakıldı ya; bunun sonrasında türban kreşlere kadar inecek, ardından da doğumhanede kundak yerine türban servis edilecek.
Bre zındıklar, ne alıp veremediğiniz var sizi de yaratan Allah’ın yarattığı bu cinsle.
Neyini beğenmezsiniz? Neyini görmek istemezsiniz?
Nefsiniz uyandı mı gelip tepesine çökersiniz de, sonrasında niçin kazanlar altına saklamak istersiniz.
Aslında siz, gelen geçen her dişi mahlûkata nefsiniz uyandığı için karşınızdaki herkesi de kendinizden bilirsiniz.
Görürsem şeytana uyarım(!), sonrasında da cehennemde yanarım, en iyisi görmemek dersiniz.
Erkek milleti olarak istediğiniz gibi giyinirsiniz de,
Kadın kişinin burnu dahi görünmesin diye debelenirsiniz.
Kadınları ortadan kaldırınca da sübyan erkeklere yönelirsiniz.
Yaptığınız insanî haklara aykırı en baştan. Bknz Anayasanın 2. maddesinde yer alan “Türkiye Cumhuriyeti Devleti insan haklarına dayalı demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” kuralına.
Bknz eğitim ve öğrenim hakkının temel kurallarını belirleyen 42. maddesine, din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 24. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin konuya ilişkin tüm kararlarına.
Tabi siz bütün kuralları ters-yüz edeceksiniz.
Örtüyü örtünce ülkeyi din temelli bir devlet haline getireceksiniz, öyle mi?
Din’in insanın güzel yaşaması için olması gerektiğini bilmeyip, insanın hayatını sınırlayan ve zorlaştıran bir kılığa sokuyorsunuz.
Zorlamayla olmaz bu işler efendi!
Öğret ama doğrusunu öğret!
Bırak çocuk çocukluğunu, genç gençliğini yaşasın. Koşsun oynasın. Sanatla, sporla, bilimle, ilimle haşırneşir olsun.
İki kelimeyi üstüste getiremeyen, elifi görse mertek sanan başı örtülü insanların yetiştirdiği başı örtülü çocuk mu kurtaracak bu memleketi? O kendini kurtaramıyor ki, bırak memleketi.
Öte yanda dini bütün er kişi de sadece kafa kesmekle dünyayı kurtaracağına inandırılıp salınıyor ortaya.
Ne kadar kelle o kadar HURİ!
Değil mi NURİ?
Bir insanı en doğal haklarını elinden alarak yaşatmak zulümdür zulüm.
Örtünmek varsa herkes örtünsün de tam demokrasi, tam özgürlük ve tam eşitlik olsun.
Bu ülkede esas devrim ne zaman olacak biliyor musunuz?
Şimdi kafasını zorla örttüğünüz o bebeler ergen olup da dünya üzerindeki diğer akranlarının nasıl özgür ve medenî yaşadığını gördüklerinde….
İşte sizi, şimdi zapturapt altına aldığınız o gençler silkeleyecek ve indirecek.
Lakin çevremizdeki ülkelere bakınca; bir İran, bir Afganistan… Umutsuzluk sarıyor…
Kaç nesil geldi, kaç nesil geçti. Onlar özgür yaşayabilmek için sadece ülkelerinden kaçabiliyorlar.
Arkalarındaki karanlık hep karanlık…
O sebeple biz de hızla yuvarlandığımız o karanlıktan kurtulup bir an önce ışığa dönmeliyiz yüzümüzü.
Her sabah “Açtığın yolda, gösterdiğin ülküde…….” diyerek ettiğimiz yeminlerin hakkını vermeliyiz.
Yoksa gidişat ‘biz size bi demokrasi getirelim’e varacak…
O da bizim sonumuz olacak…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.