Başkan Koç’tan AKP karnesi
Başkan Koç’tan AKP karnesi
*Belediye Başkanı Ergün Koç, devlet istatistiklerinden çıkardığı rakamlara göre, AK Parti iktidarının 4 yıllık icraatlarını masaya yatırdı. Koç, “Bu bilgiler gerçektir. Taktiri kamuoyuna bırakıyorum” dedi.
Karacabey Belediye Başkanı Ergün Koç, devletin resmi istatis-tiklerinden çıkardığı rakamlara göre, AK Parti iktidarının karnesinin zayıf olduğunu ortaya koydu.
Başkan Koç, rakamlarla belirlediği araştırmasını kamuoyu ile paylaşmak istediğini belirterek, “Tamamen gerçek olan bu araştırmamı halkımızın taktirine bırakıyorum. 4 yılda ülkemiz nereden nereye gelmiş halk görsün” dedi.
Başkan Koç’un hazırladığı 50 maddelik AK Parti karnesi aynen şöyle:
1.AKP ‘nin iktidara geldiği 2002 yılı sonunda Hazinenin iç borcu, 150 katrilyon iken,2006 yılı sonunda Hazine iç borcu 251 katrilyon liraya ulaşmıştır. AKP, son dört yılda Hazinenin iç borç stokunu 101 katrilyon Lira arttırmıştır. Dolar cinsinden bakıldığında, 2002 yılı sonunda 92 milyar $ iç borç, 2006 yılı sonunda 180 milyar $ ‘a yükselmiştir. AKP döneminde iç borç, dolar cinsinden 88 milyar dolar artmıştır.
2.AKP iktidara geldiğinde Türkiyenin dış borcu, 171 milyar dolar iken, 2006 yılı sonunda dış borç 302 milyar dolara yükselmiştir. AKP döneminde dış borç, %77 oranında 131 milyar dolar artmıştır. 2006 yılı sonunda devletin dış borcu 84 milyar dolar, özel sektörün dış borcu 114 milyar dolar, sıcak para 80 milyar dolar, yabancıların bankalardaki mevduatı 24 milyar dolar olmak üzere ülkemizin dış borcu 302 milyar doları aşmıştır.
3.AKP iktidara geldiğinde, ülkemizin dış borcu ile Hazinenin iç borç toplamı 263 milyar dolar iken, AKP hükümeti bu borcu 2006 yılı sonunda 481 milyar dolara çıkarmıştır.
4.2002 yılı sonunda özel sektörün dış borcu 44 milyar dolar iken, 2006 yılı sonunda borcu 114 milyar dolara ulaşmıştır.
5.2002 yılı sonunda reel sektörün (bankalar dışındaki üretim sektörünün) dış borcu 33 milyar dolar iken, 2006 yılı sonunda bu borç 73 milyar dolar olmuştur.
6.AKP iktidara geldiğinde kişi başına düşen dış borç 3845 dolar iken, 2006 yılı sonunda kişi başına iç borç 6600 dolara yükselmiştir.
7.2002 yılı sonunda hane halkının bankalara 3,4 katrilyon TL borcu bulunmakta iken, bu borç 2006 yılı sonunda 55,9 katrilyon TL ye çıkmıştır.
Yani millet geleceğini yemeğe başlamış ve ipotek altına almıştır.
8.Hane halkının bankalara olan borcunun kullanılabilir gelirlerine oranı 2002 yılı sonunda %4,3 iken, bu oran 2006 yılı sonunda %24,6 ‘ya yükselmiştir. Diğer bir deyimle, hane halkının kullanılabilir gelirlerinin dörtte birine yakın kısmı bankalara borçlanmış demektir.
Hane halkı bankalara borçlanırken bankalar da yurt dışına borçlanmaktadır. Yani milletin bankalara olan borcu aslında milletin yurt dışına olan borcu haline dönüşmektedir. Bankalar, yurt dışından borç alarak sağladığı parayı, millete kredi kartı ve tüketici kredisi olarak vermektedir.
9.AKP’nin dört yıllık döneminde, 425 milyar dolarlık iç borçlanma yapılmıştır. Her yıl ortalama 106 milyar dolarlık iç borçlanma gerçekleştirilmiş olup bu tutar bugüne kadar en yüksek meblağdır.
10.AKP hükümeti dört yıllık döneminde 126 milyar dolar iç borç, 22 milyar dolar dış borç olmak üzere dört yılda 148 milyar dolar faiz ödemesi yapmıştır. Ayda 3,1 milyar dolar faiz ödeyen AKP hükümeti ,günde ortalama 103 milyon dolar faiz ödemesi gerçekleştirmiştir.
11.AKP hükümetinde Hazine, dolar cinsinden 2003 yılında %46,3, 2004 yılında %30,8 , 2005 yılında %23,1ve 2006 yılında %10,2 olmak üzere son dört yılda ortalama %27,6 oranında borçlanmıştır. Hâlbuki Ecevit döneminde bile yani 19992002 yılları arasında dolar cinsinden Hazinenin borçlanma maliyeti %13,9 olmuştur. AKP, dolar cinsinden en yüksek borçlanan Cumhuriyet Hükümeti olmuştur. Bu da, yabancı yatırımlara en fazla kaynak aktaran AKP Hükümeti demektir.
12.Ülkemiz 2002 yılı sonunda 52,5 milyar dolar ithalat yaparken, 2006 yılı sonunda ithalatımız 137 milyar dolara ulaşmıştır. Bu tutar Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamıdır. AKP, en yüksek ihracat yaptım derken oysa en yüksek ithalatı gizlemektedir.
13.1997 yılında ülkemizde 100 birim ihracat için 56 birim ithalat yapılmakta iken, ihracatın ithalatı karşılama oranı devamlı yükselmiş ve 2002 yılında %62 ‘ye çıkmıştır. AKP ‘nin dört yıllık döneminde düşük döviz kur politikası sonucu, ihracatın ithalata bağımlılığı daha da artarak %68 ‘e yükselmiştir. Bu anlamı, 100 birimlik ihracat için 67 birimlik ithalat yapılması zorunluluğu doğmuştur. Bu durumda ihracat artışının ithalat artışı zorunluluğunu kıldığını ve artan ihracatın ülkeye döviz kazandırmak bir yana döviz kaybettirmek olduğunu açıkca göstermektedir.
14.AKP iktidara geldiği 2002 yılı sonunda dış ticaret açığı yani ithalat-ihracat farkı 15,6 milyar dolar iken, bu tutar 2006 yılı sonunda 52 milyar dolar olmuştur. AKP nin dört yıl döneminde,Türkiye ekonomisi 152 milyar dolar dış ticaret açığı vermiştir. 19502002 yılları arasındaki 52 yılda oluşan toplam dış ticaret açığı ise 194 milyar dolardır.
15.2002 yılı sonunda cari açık, yani ülkeye mal ve hizmet karşılığı giren ve çıkan döviz farkı, 1,5 milyar dolardı. 2006 yılı sonunda tarihi bir rekorla cari açık, 35 milyar doları aşmıştır. AKP iktidara geldiğinde GSMH’ nın binde 9′ u oranında olan cari açık, 2006 yılı sonunda GSMH’nın %9 ulaşmıştır. 20032006 yılları arasında toplam 77 milyar dolar cari açık oluşmuştur. Hâlbuki 19502002 yılları arasındaki 52 yılda toplam 45 milyar dolar cari açık meydana gelmiştir.
16.AKP iktidara geldiğinde Türkiyedeki sıcak para, 24 milyar dolardır. 2006 yılına gelindiğinde ülkedeki sıcak para miktarı, 80 milyar dolara yaklaşmıştır. Sıcak para miktarındaki 56 milyar dolarlık artış, ülkeye 56 milyar dolarlık sermaye girişi olduğu anlamına gelmez. 20032006 yılları arasında ülkemize 32 milyar dolar sıcak para girişi olmuştur. 32 milyar dolar olarak ülkemize giren sıcak para, doların değer kaybetmesi ile borsa endeksinin yükselmesi sayesinde 80 milyar dolarlık bir varlık haline gelmiştir. Yabancılar, borsaya 13 milyar dolar sıcak para girişi yapmış, daha sonra düşen döviz kuru ve yükselen borsa endeksi sonucu 32,5 milyar dolarlık bir varlığa sahip olmuşlardır.
17.AKP iktidara geldiğinde ülkemizin rezerv tutarı, 38 milyar dolardır. Bunun 28 milyar doları T.C Merkez Bankasında, kalanı ise bankalarda tutulmaktaydı. 2002 yılı sonunda atıl olarak bekletilen rezervler, GSMH nin %2 sini teşkil etmekteydi. 2006 yılına gelindiğinde ise Merkez Bankası rezervleri 61 milyar dolara, bankalarda tutulan rezervler 27 milyar dolara yükseldiği için toplam rezervlerimiz 88 milyar dolar olmuştur. Yurt dışından yüksek reel faiz ile borçlanarak elde edilen ve çok düşük faiz ile çeşitli ülkelerin Hazine Bonalarına (kâğıtlarına)bağlanan yani ülke kaynaklarında atıl bekletilen rezervlerin GSMH ‘ye oranı %23 ‘e çıkmıştır.Diğer bir anlatımla,ülkemiz rezervleri 2002 yılında GSMH’nın %2 sini teşkil ederken 2006 yılına gelindiğinde rezervler GSMH’ nın %23 ne ulaşmıştır.
18.20032006 yıllarındaki AKP döneminde cari açığı finanse etmek için yurda giren sıcak para ve dış borçlanma için 35 milyar dolar faiz ödenmiştir.
19.Vatandaşlarımızın 2002 yılı sonunda kredi kartı borçları, 4 katrilyon iken 2006 yılı sonunda kredi kartı borçları 20 katrilyon liraya yükselmiştir.
20.AKP iktidara geldiğinde tüketici kredileri, 2 katrilyon civarında olup toplam kredi hacminin %6,3 ‘nü oluşturmaktaydı. 2006 yılında 44 katrilyon liraya yükselen tüketici kredileri, toplam kredi hacminin %26,8 ‘ni teşkil etmektedir.
21.AKP döneminde yabancı bankalar, Türk bankacılık sisteminin %37’ni ele geçirmişlerdir. Yabancı Bankalar, Türkiyede şube açmak yerine daha çok var olan bankaları satın almayı tercih etmişlerdir. Özelleştirme ve TMSF satışları ile mali sektör (bankacılık sektörü)yabancıların eline geçmiştir. Bankaların yabancıların eline geçmesi demek, Türk ekonomisinin yabancıların kontrolüne geçmesi demektir.
22.AKP iktidara geldiği 2002 yılı sonunda, yabancıların İMKB’de işlem gören hisse senedine ve devlet borçlanma senetlerine (Hazine bonosu ve devlet tahvili)bağlanmış portföy yatırımları, 6,4 milyar dolardı. 2002 yılı sonunda İMKB’de yabancı payı, 3,5 milyar doları hisse senetlerine, kalanı ise yaklaşık 3,6 milyar doları devlet borçlanma senetlerine bağlanmıştı. 2006 yılı sonu itibari ile yabancıların borsadaki yatırımları, 34,9 milyar dolar hisse senedi, 26 milyar dolar devlet iç borçlanma senedi olmak üzere toplam 60,9 milyar dolara ulaşmıştır. Yabancıların borsadaki payı %70’e yükselmiştir. Yabancılar borsada hisse senedi satın alarak başta bankacılık olmak üzere birçok şirketin kontrolünü ele geçirmişlerdir.
23.AKP döneminde tarım sektöründe çalışan nüfus 1.280.000 kişi azalarak 6.809.000 kişiye düşmüştür. AKP döneminde (20032006)sanayi sektörü sadece 757.000 kişiye iş imkânı sağladığı için 523.000 kişi işsiz kalmıştır.
24.20032006 yılları aralarında 24,4 milyar dolarlık tarımsal ürün ithal edilmiştir. 2002 yılında ithalatın %7 sini oluşturan tarım ürünü ithalatı, 2006 yılında toplam ithalatın %10 ‘unu aşmıştır.
25.2002 yılı sonunda işsiz sayısı 3 milyon 484 bin kişi idi. 2006 yılı sonunda resmi işsiz sayısı iki milyon üç yüz kırk dört bin (2.344.000) iş bulma umudunu kaybettiği için iş aramaktan vazgeçenlerin sayısı 1.977.000 kişiye yükselmiştir. Böylece resmi rakamlardaki işsiz sayısı 4.321.000 kişiye ulaşmıştır.
26.AKP döneminde parasını devlet tahvili ve bonosuna yatıranlar %26, borsaya yatıranlar %25,4 oranında reel gelir elde etmişlerdir. Dolar kurunun sürekli düşmesi nedeniyle yurt dışından dolar ve diğer dövizler ülkemize girip Türk Lirasına çevrilerek borsa ve devlet kâğıtlarına (Hazine bonosu ve tahvili)yatırım yapan yerli ve yabancı rantiyeciler; hem borsa ve devlet kâğıtlarından hem de doların değer kaybetmesinden dolayı önemli derecede kazanç sağlamışlardır.
27.100 Doları 2002 yılı sonunda 1.650.000 TL den TL ‘ye çevirip 165 milyon TL’ye sahip olan rantiyeci, bunu Hazineye borç vererek değerlendirdiğinde 2006 yılı sonu itibariyle 409 milyon TL’ye sahip olmaktadır. Bunu 2006 yılı sonu itibariyle1.430.000 TL’den Dolara çevirdiğinde 286 Dolar elde etmektedir. Yani 4 yılda 100 Dolarını 286 Dolara çıkartmış olmaktadır. Bu da Dolar bazında yıllık %46,5 oranında gelir elde etmek anlamına gelmektedir. 100 Doları 2002 yılı sonunda 1.650.000 TL’dan TL’ye çevirip 165 milyon TL’ye sahip olan rantiyeci, bu parasını borsaya yatırdığında 2006 yılı sonu itibariyle; 643 milyon TL’ye sahip olacaktır. Bunu 2006 yılı sonu itibari ile 1.430.000 TL’den Dolara çevirdiğinde 442 Dolar edecektir. Yani 4 yılda 100 Dolarını 442 Dolara çıkartmış olmaktadır. Bu da yıllık %85,5 oranında gelir elde etmek anlamına gelmektedir.
28.20032006 yılları arasında uygulanan IMF destekli yüksek reel faiz düşük kur politikası nedeniyle Türk ekonomisi, 187 milyar dolar yurt dışına kaynak aktarmıştır. Son 4 yılda ihracattan fazla ithalat yapılması sonucu dış aleme 152 milyar dolar,dış borçlara ödenen faizler ve kar transferleri olarak 35 milyon dolar dış aleme (yabancılara)kaynak transferi yapılmıştır.
29.Faiz hesaplamalarında asıl önemli olan enflasyon faiz farkıdır. AKP döneminde enflasyon hızla aşağı doğru çekildiği halde faizler aynı hızla düşmediği için enflasyon faiz farkı en düşük düzeye inmiştir. AKP iktidarında enflasyon/faiz farkı, %43 seviyesinde bulunmaktadır. RefahYol iktidarında bu oran %89 ‘idi. Yani AKP döneminde enflasyon faiz oranları %43’ü oranında olduğu için reel faiz yüksek kalmıştır. Halbuki, RefahYol iktidarında enflasyon faizi, %89 ‘u oranında olduğu için reel faiz doğal olarak düşmüş hatta bazı aylarda negatif olmuştur.
30.20032006 yılları arasında bankacılık sektörü 197 katrilyon (yani 138 milyar dolar ) faiz, komisyon ve aracılık geliri elde etmiştir. Aynı dönemde GSMH ise 198 milyar dolar artmıştır. Yani artan GSMH’nin yaklaşık olarak %70’i bankacılık sektörünün faiz,komisyon ve aracılık gelirlerinden oluşmaktadır. Bu da artan milli gelirin %70’nin bir avuç rantiyeciye gitmesine karşılık, artan milli gelirin sadece %30’u 73 milyon halka ait olduğu içinm,milli gelir artarken halk fakirleşmiştir.
31.AKP iktidara geldiğinde sosyal güvenlik kesintileri dahil toplam vergi yükü(devletin ekonomiden aldığı pay )GSMH’nin %31.3’ünü teşkil ederken, AKP döneminde bu oran GSMH’nin %33.3’üne yükselerek Cumhuriyet tarihini en yüksek oranına ulaşmıştır.
32.Gelir düzeyi ne olursa olsun (zengin ve fakir )eşit düzeyde adaletsiz bir şekilde alınan dolaylı vergiler AKP döneminde temel vergi kaynağı olmuştur. AKP iktidarından önce vergi gelirlerinin % 66,3’ünü teşkil eden dolaylı vergiler, AKP döneminde % 72’ye yükselmiştir.
33.2002 yılında 3495 şirket kapanmış iken, 2006 yılında kapanan şirket sayısı 8.996’ya yükselmiştir. AKP döneminde kapanan şirket sayısı, %157 artmıştır.
34.Ekonomik istikrarın en enemli göstergesi olan protestolu senet sayısı 2002 yılı sonunda 499.000 iken, bu sayı 2006 yılında 1.177.910’a çıkmıştır. Artış oranı %136 dır.
35.2002 yılında karşılıksız çek sayısı 743.000 iken,2006 yılında bu sayı 1.144.740’a yükselmiştir. Artış oranı %54 ‘dür.
36.Türkiye’nin 1946 da başlayan 60 yıllık sürede IMF gözetim ve denetimi altındaki en uzun dönemi, 19982008 yılları arasındaki 10 yıllık dönemdir.198088 yılları arasındaki en uzun IMF gözetim ve denetimindeki süre, AKP iktidarında 10 yıla çıkartılmıştır. ANAP iktidarından sonra tüm iktidar süresini IMF gözetim ve denetiminde geçiren tek parti iktidarı AKP iktidarı olmuştur. AKP Hükümeti kendinden önceki Ecevit Hükümetinin IMF ile yaptığı Stand-by anlaşmasını aynen uygulamış ve bu anlaşmanın süresi bittiğinde Mayıs 2005’de IMF ile yeni bir Stand-by anlaşması yaparak 2008 yılına kadar ekonominin yönetim ve denetimini IMF’ye teslim etmişlerdir.
37.2002 yılı sonunda kısa vadeli dış borç stoku, 16 milyar dolar olup dış borçların % 14,5 ‘nu teşkil etmekteydi. AKP döneminde dış borçlanmada ağırlığın kısa vadeli borçlanmaya verilmesi sonucu, 2006 yılında kısa vadeli dış borç stoğu, 44 milyar dolara yükselmiş olup toplam dış borçların %22,7’ne ulaşmıştır.
38.2006 yılında özel sektörün dış borç stoğu 65 milyar dolara, pozisyon açığı da 45 milyar dolara ulaşmıştır. Diğer bir deyimle, özel sektörün elindeki dövizler ile döviz borçları arasındaki fark, 45 milyar dolara yaklaşmıştır. 2002 yılında özel sektör, 37 milyar dolar dış borç ve 26 milyar dolar pozisyon açığına sahipti.
39.Uygulanan yüksek reel faiz- düşük kur politikası sonucu,Türkiyemiz uluslararası sermaye için en cazip ülkelerden biri haline gelmiştir. 2006 yılında yabancıların Türkiyedeki bankalarda bulunan mevduatı 24 milyar doları aşmıştır.
40.Devletin açıkladığı rakamlara göre 1.870.000 kişi açlık sınırının altında yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Yani,bu kişiler aylık 143 YTL’lik gelirin altında gelire sahiptirler.
41.Nüfusumuzun %82 ‘sini teşkil eden 58.724 .000 kişinin aylık geliri,363 YTL’nin altındadır. Yani, bu kadar kişi devletin tanımladığı yoksulluk sınırı altındadır.
42.2002 yılı sonunda yatırım kredileri, toplam kredi hacminin %7,7 ‘sini oluştururken, 2006 yılı sonunda bu oran %5,6 ya düşmüştür. Bankacılık sektörü, ağırlıklı olarak tüketimi finanse edici kredi kartı ve tüketici kredilerine yönelmiştir.
43.Refah-Yol hükümetlerinde kamu personeline bütçeden ayrılan pay %26 iken, bu oran Ecevit hükümetlerinde %21,1 ve AKP döneminde ise %21’e düşmüştür.
44.2002 yılı sonunda ihracatın ithalatı karşılama oranı %70 iken, 2006 yılına gelindiğinde bu oran %61′ e düşmüştür. Yani, 2002 yılında yapılan ithalatın %70’i ihracat ile karşılanırken bu oran 2006 yılında %61’e düşmüştür. Ülkemiz her geçen gün, ithalat cenneti olmaya devam etmektedir.
45.RefahYol hükümetleri döneminde kamu yatırımlarının GSMH içindeki payı %2,2 iken, bu oran AKP hükümetinde %1,4 ‘e inmiştir.
46.IMF nin dayatmalarıyla AKP hükümetinde tarımsal desteklerin GSMH içindeki payı, bin yedi (%0,7) seviyesine düşmüştür.
47.Refah-Yol hükümetlerinde kamu yatırımlarına bütçeden ayrılan pay %8 iken, bu oran Ecevit hükümetlerinde %6 ‘ya ve AKP döneminde de %5 ‘e inmiştir.
48.Refah-Yol hükümetlerinde GSMH’nin %21,3 tasarruf edebilirken, bu oran Ecevit hükümetlerinde %19,2 ‘ye ve AKP hükümetlerinde de %16,6 ‘ya gerilemiştir. Bunun anlamı şudur; vatandaşların satın alma düzeyi ve gelirleri her geçen gün gerilediği için tasarrufların GSMH’ya oranı düşmektedir. Tasarruf oranının düşmesi, yatırımlara yönelecek kaynakları azalttığı gibi yurt dışına bağımlılığı da her geçen gün artırmaktadır.
49.AKP’nin iktidara geldiği Kasım 2002 tarihinde Dolar kuru 1.650.000 TL idi.20032006 yılları arasında toplam enflasyon %53 oranında olduğu için, Dolar kuru enflasyon kadar artsaydı bile 2006 yılı sonunda dolar kurunun en az 2.524.500 TL olması gerekirdi. Halbuki yüksek reel faizdüşük döviz kurunun teşvik ettiği sıcak para girişi nedeniyle ülkede yapay bir döviz bolluğu oluşmuş ve Dolar kuru 2006 yılı sonu itibari ile 1.420.000 TL olarak gerçekleşmiştir. Merkez Bankası hesaplamalarına göre TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru Kasım 2002 ‘de 123,7 iken 2006 yılı sonu itibari ile 160,2 ‘ye yükselmiştir. Yani döviz kuru %60,2 oranında değer kaybetmiş ve olması gereken değerin %60,2 oranında altına düşmüştür. Bu oran 1980 sonrası en düşük reel döviz kuru oranıdır. Reel döviz kurunun bu denli düşük tutulması, ithalatın patlamasına ve dış ticaret açığı ile cari açığın kontrol edilemez düzeylere yükselmesine yol açmıştır.
50.AKP döneminde yaşanan ekonomik büyümeye rağmen ücretler enflasyon kadar arttırılmadığı için reel ücretler sürekli gerilemiştir.20032006 yılları arasında kişi başına üretim %35 oranında artmasına karşılık, ücretlilerin reel gelirleri %23 oranında gerilemiştir. Enflasyondaki düşüş ve ekonomik büyüme, çalışanların gelirlerini arttırmak yerine geriletmiştir.