Arabadaki Kadın

At-avrat-silah demiştik ya; at ve silah kullanan avratlardan bahsedelim bugün de.
Eski Türk kültüründe kadınlar ata da biner, silah da kullanırlardı. İyi ata binmek, iyi kılıç kullanmak, iyi savaşmak kadında aranan özelliklerdendi. Kadın her zaman erkeğinin yanında ve her şekilde söz sahibiydi. Diğer toplumlarda kadının varlığı kabul edilmezken Türkler kadınlarına en büyük kıymeti vermişlerdi. Altay dağlarının en yüksek tepesine “Kadınbaşı” demeleri de bu sebeple belki de.
İngiliz kocalar karılarını satabiliyorken, o dönemdeki kadınlar İncil’i dahi okuyamıyor iken, hâttâ sofralara dahi oturtulmuyorken, sorulmadan söze başlayamıyorken, çocukları tarafından dahi hizmetçi olarak görülüyor iken; Çin’de boşanma hakkı sadece kocada iken, yeni doğan erkek bebekler ipeklerle, kız bebeklerse çaputlarla beleniyor iken; Roma’da, hukuk derslerinde okutulan Roma hukukunda, kadınlar kendi mallarına hükmedemeyip yarım akıllı sayılıyor iken, dul kalanları tekrar evlenemiyor iken; Araplarda doğan kız bebekler diri diri toprağa gömülüyor iken Türkler kadınlarına imza yetkisi dahi vermişlerdi.
Hakan’ın buyrukları sadece ‘Hakan buyuruyor ki’ cümlesiyle başlamışsa geçerli sayılmazdı. Hakan her zaman hatunuyla yan yana idi.
Tören ve şölenlerde hatun her zaman Hakan’ın solunda oturur, görüşlerini bildirebilirdi. Büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile barış antlaşmasını imzalayan kişi Mete Han’ın hatunudur.
Türkler’de kadınlar bu konumdayken ne oldu da kadın gittikçe aşağıya çekilmeye başlandı. Evlerine hapsedilmeye çalışıldı.
Köylerde yaşayan kadınlar hem iş gücü olarak hem de söz sahibi olarak yine kocalarının yanındalar. Birlikte üretilip, birlikte paylaşılan bir hayat sürmekteler. Kadın gerektiğinde tüfek de kullanabiliyor, traktör de sürebiliyor.
Köylerden kasabalara ve şehirlere doğru gelindikçe kadın da etkisizleşmeye mi başlıyor acaba? Bir yandan çalışan kadın hayatın her alanında rol alırken bir yandan da etrafındaki erkekler tarafından taciz edilerek sindirilmeye mi çalışılıyor?
Kadınlar da engellenip baskılandıkça iyice tutuklaşıp kendilerine olan özgüvenlerini mi kaybediyorlar? Yoksa bu engelleri aşabilmek için haddinden fazla bir kendini kanıtlama savaşına mı giriyorlar?
Silah demiştik ya; esasında kadınların silahla pek işi olmaz. Silahı sevmezler. Doğurganlığın timsali kadın, ölümün timsali silahtan her zaman uzak bir yerlerdedir.
Kadınların silahla pek bir işi olmasa da artık pek çoğu araba kullanabiliyor.
Trafikte araba kullanan kadınların hikâyeleri malumunuzdur.Nerede düzgün gitmeyen bir araç gördüğünüzde, nerede garip park edilmiş bir arabaya rastladığınızda hemen ‘kadın şoför işte’ dersiniz. Kaza haberlerinde bile kaza yapan erkekse ‘erkek şoför kaza yaptı’ diye yazmaz da, eğer kazayı yapan kişi  kadınsa haberin başlığı  muhakkak ki ‘kadın şoför’ diye başlar. Baştan kayıp yani…
Kadınlar genel olarak hakikaten de pek iyi araba kullanamazlar. Çok iyi derecede kullananlar yok değil. Çok şükür ki gittikçe de çoğalmaktalar.
Araba kullanmak biraz yetenek işiyse de çokçası devamlılık işi. Sürekli kullanan birisinin arada sırada kullanan birisine oranla çok daha iyi bir şoför olacağı yadsınamaz. Erkek çocuklar babalarının kucağında araba kullanmaya başlarken, kızlar her zaman arka koltukta oturmaya mahkûm edilirse o ürkekliği üzerlerinde ömür boyu taşıyorlar.
Arabaları ya babaları ya da kocaları tarafından alınan kadınlar kaza yaptıklarında arabaya verecekleri hasarlardan dolayı kendilerine hesap sorulacağını iyi bilirler. Bu yüzden yola çıktıkları anda sanki sırtlarında yumurta küfesi varmışçasına arabayı omuzlarında taşımaya başlarlar.
Çünkü en ufak bir hatalarında dolayı suçlanacak ve azarlanacaklardır
Başına gelecekleri bilen kadınlar bu davranışlara maruz kalmamak için azami bir dikkatle araba kullanıyorlar. Zaten her ne oluyorsa o ‘azami’ dikkat sebebiyle oluyor. Bu şekilde araba kullanırken kendileri kaza yapmıyorlar belki ama ziyadesiyle çok kazaya sebebiyet veriyorlar.
Kendi ekonomik özgürlüğünü kazanmış ve sürekli araba kullanan kadınınsa erkek şoförlerden aşağı kalır bir yanı olmuyor.
Biz memleketimizde öyle ya da böyle, bir şekilde arabamızı kullanabiliyoruz. Yollarda zaman zaman tacize de uğrasak, sıkıştırılsak da yılmıyoruz ve araba kullanabilme hakkımıza sahip çıkıyoruz.
Biz çıkıyoruz da; Suudi kadınlar ne yapsın?
Kadınların araba kullanmasının yasak olduğu tek ülke Suudi Arabistan . Oradaki kadınlar artık bu yasaklardan bıkmışlar ve bu yasakları bir yerlerden delmeye çalışıyorlar. Araba kullanma yasağının kaldırılması için direksiyon başına geçen ve direksiyon başındaki halini gösteren videoyu sosyal paylaşım sitelerinde yayınlayan Suudi El Şerif ne yazık ki tutuklanarak cezaevine konuldu.
Böyle bir şeyi aklımız havsalamız almıyor değil mi?
Bir insan sadece cinsiyetinden dolayı nasıl olur da hayattan el etek çektirilebilir?
Doğanın kendisine bahşettiği güç ve lütuf nasıl olur da görmezden gelinebilir? Nasıl ayaklar altına alınabilir? Toplumun temel taşı olan kadın nasıl yerinden sökülüp atılabilir? O taş yerinde sapasağlam dursun, dursun ki üzerine inşa edilecek hayatlar yıkılmadan ayakta kalabilsin.
Ben’ce;  Annelerinin kullandığı arabalarda büyüyen çocuklar böyle bir ayrımcılığa karşı duracak tek güçtür…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.