Akla zarar bir Ak’lanma

Herkes aynı şeyleri anladı o fotoğraflardan değil mi?
Hani şu AKLANMA oylaması esnasında yakalanan kareler.
Hani memleketin birliği ve bütünlüğü üzerine yemin ettikleri Meclis’in çatısı altında yapılan oylamadaki kareler.
Hani şu tüm sınavlar, tüm ihaleler ve tüm seçimler gibi bu oylamanın da sonu baştan belli bir iş olduğunu açık açık söyleyen kareler…
Bırakın siyasi analizcileri dinlemeyi, bırakın teknik terimleri, bırakın tuttuğunuz siyasi partileri…
Sadece o fotoğraflara bakın.
Tek bakışta anlaşılıyor her şey ama siz yine de uzun uzun bakın hepsine.
Ne kadar küstahça, ne kadar “Biz Üsküdar’ı çoktan geçtik” havasında, ne kadar pervasız, ne kadar duyarsız, ne kadar şeytanca edalar, ne kadar vurdumduymaz havalar…
Yakınlaşmadan, uzaktan, bir zahmet sallanan zarflar. Sanki panayırda halka atıyorlar…
Ya da köpeklerine frizbi…
Suratlarında “Bitse de gitsek!” ifadeleri.
Birbirlerinin yanından geçerken aynı oyunun oyuncuları olduğunun emaresi bir sessizlik ve müstehzi kıvrımlar.
Hırsızlık esnasında yakalanıp da kendisini yakalayan polisler arasından kameralara arsız arsız sırıtan ergen halleri.
Utanma duygusu mu, o da ne?
İnsan yapmak zorunda kaldığı ama gönlünün de aklının da yaptığının yanlış olduğunu söylediği hareketlerden utanır.
Hiçbir zorunluluk olmadan, tamamen kendi arzusuyla, tamamen organize olarak, tamamen taammüden olandan niçin utansın?
Minareyi çalmış, kılıfını da hazırlamış… Utanmasını beklemek hata….
Bu arada, her suçta ‘taammüden’in cezası diğerlerine göre fazladır bilirsiniz…
Yapanlar kadar göz yumanlara da etmeli iki laf.
Hani şu tansiyonu çıkıp da ulu ulu hasta olup, döşeklerinden çıkamayanlar…
Neden diye sorulduğunda “Nasılsa bir şey fark etmeyecekti” cümleleri kuranlar.
E siz kendinizi bu kadar kifayetsiz gördükten sonra…
“Geçmiş olsun”…
Yummayanların arasında kendi partililerinin olması zihinleri bulandırdı biraz.
Şimdi onlar bu oyuna daha fazla katlanamayan namuslular mı, oyunun sonunun geldiğini anlayıp da gemiden atlayan sıçanlar mı, yoksa kendilerine bu ganimetten yeterince pay değmediği için trip atan zavallılar mı?
****
Görüldüğü üzere her iki taraf da kendilerine bel bağlayan, oy verdiği için hizmet uman insanlara ihanet ediyorlar.
İhanete uğrayanlar da bu hainleri hala daha Allah’a havale ediyorlar.
Tamam da, hangi birisinin hesabını kessin yaradan.
İstiyoruz ki hep bize baksın, paso bize çalışsın. Öte tarafa gidecekleri ince ince ayıklasın.
“Sen sağa, sen sola, gel bakayım gel sen de Araf’a”…
Bu arada; biz öte tarafa inanıyoruz da, bizden çok inandıklarını söyleyenlerin yaptıklarına bakacak olursak onlar kat’iyetle inanmıyorlar.
Yoksa bu yaptıklarını yaparlar mıydı hiç? En azından korkarlardı…
İşte yine halının altına süpürüldü tüm vak’alar?
****
Ne kadar çok ayıbımız var geleceğe miras bıraktığımız…
Faili meçhuller, kadın cinayetleri, maden göçükleri, çocuk tacizleri, darbeler, darbeye hazır hale getirmeler, ateşe verdikleri otelde diri diri insan yakmalar, gencecik fidanları idamlar, daha çok taze, Gezi olaylarında ölenler, yaralananlar….
Hangi birisini saysam ki,
Geçmişe bakmaya korkuyorum…
Geldiğimiz son noktada görünen manzara adeta Gençliğe Hitabe’den birkaç cümle;
“……….Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. ”

Manzara detay:
Bunu yazan Atamın yüz yıl sonrasına bakışı ve bunu okumasına rağmen bugün dahi anlamayan bizlerin aymazlığı…
Detay sonuç:
Kokuşmuşluk…
Çözüm:
Kızılcık sopası! Hem de en ıslağından…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.