Demokrat Parti döneminin belgesel romanı!

1917 yılında Manisa Akhisar’da doğdu.

Babası öğretmendi; annesi doğum sonrasında veremden öldü (Cumhuriyet aynı zamanda bir sağlık devrimidir. Veremle etkin mücadele ancak Atatürk Türkiye’sinde gerçekleştirilebildi).

“Kore Nire” belgesel romanın önsözünde belirtildiğine göre 1930 yılında Balıkesir Öğretmen Okulu’na girdi. 1936-37 öğretim yılında Afyon Sandıklı Ürküt köyünde gerici bir hocayla üç yıl mücadele etti.

Öğretmenlikten istifa etti.

Ankara Devlet Konservatuvarı tiyatro bölümünü kazandı.

Orada öğretim görevlisi, ünlü yazar Sabahattin Ali ile tanıştı. Bu tanışma onun kaderini değiştirdi.

1940 kuşağının yazarları gibi Nazım Hikmet’ten etkilendi, toplumcu gerçekçi edebiyat akımı içinde şiirler ve öyküler yazmaya başladı.

1947 yılında dönemin Milli Şefi İnönü’ye hakaret ettiği gerekçesiyle cezaevine girdi.

Türk yazınının yeni isimlerinden biri olmasına karşın onun için 1948 yılında ‘Seçilmiş Hikayeler Dergisi’ özel bir sayı yayınladı.

Sabahattin Ali’nin Bulgaristan sınırında öldürülmesine çok üzüldü, ülkeyi terk etmeye karar verdi.

1949 yılında Ziya Yamaç ve Tuğrul Deliorman ile birlikte Bulgaristan’a kaçtı.

****

Türk edebiyatının değeri bilinmeyen yazarlarından Fahri Erdinç’ten söz ediyorum.

Türkiye’de yokluğa mahkum edilmek istenen Erdinç’in Bulgaristan’daki yaşamı ayrı bir serüven…

Türkiye Komünist Partisi’ne girdi. Bulgaristan Yazarlar Birliği üyesi oldu.

1969 yılına dek kitapları Türk diline çevrilmedi. Yazar ve yayıncı Yusuf Ziya Bahadınlı, o yıl Erdinç’in ‘Diriler Mezarlığı’ adlı öykü kitabını yayınladı.

1986 yılında Sofya’da yaşama veda etti.

Erdinç’in çoğu kitabı ölümünden sonra Türk okurunun karşısına çıkabildi.

Sürgünde geçen 37 yıl içinde ülkesindeki gelişmeleri yakından izledi.

***

Çok uzun yıllar önce okuduğum ‘Kore Nire’ romanını, Kore savaşı konusunda bitirmek üzere olduğum kitap çalışması nedeniyle bir kez daha okudum.

Anti emperyalist, sosyalist kamp bakışlı bir roman ama 1950-53 arasında Kore’de yaşananları bütün gerçekliğiyle anlatmış…

Kuşkusuz abartılar çok; 1966 yılında yazıldığı için bazı yanlışlar var ama bu yapıtta Demokrat Parti döneminin bir fotoğrafını görmek mümkün…

***

Bazı ayrıntılar aktarayım.

28 Nisan 1960’daki öğrenci gösterilerini yayınlayan 8 gazetenin kapatılmasına, iktidarın yayın organı Zafer’in de eklendiğini öğreniyoruz örneğin…

Menderes’in gençlerle tartıştığı fotoğrafı bastığı için 6 Mayıs günlü gazete toplatıldı, bir hafta da kapatma cezası aldı.

‘Demokrasinin yıldızı’ Menderes’in yaptıkları bu kadar da değil!

Fahri Erdinç’i izlemeye devam edelim.

Yazar, romanın ilerki sayfalarında şimdi müze haline gelen Cebeci’deki Ulucanlar Cezaevi, o zamanki adıyla Hilton’da 8’i günlük gazetelerden, 2’si dergilerden olmak üzere, yazar-çizer 16 kişinin orada olduğunu öğreniyoruz.

Basın üzerine baskılar bu kadar da değil…

1950-60 arasında gazetecilere 2 bin 345 dava açıldığını, 832’sinde hapis kararı çıktığını, bunların toplamının 147 yıl 6 ay olduğunu da yazar romanın satır aralarına serpiştirdi. (Sayfa-41).

***

Roman kurgusunda, Hilton’daki gazetecileri konuşturan Fahri Erdinç, Demokrat Parti hükümetinin 108 ton altını Londra-İsviçre bankalarına rehin vererek borç aldığını belirttikten sonra kahramanlarından birine şöyle dedirtir:

“Bu hükümetin ekonomik dinamizmi, Vaşington camisi önünde mendil sermek, dedim. On sekiz ay ceza yedim.”

Hükümetin Amerika’ya bağlı dış politikasını eleştirdiği için de ceza alan gazeteciden söz eder yazar.

Şu cümleyle bitirir o paragrafı:

“Amerikan casus uçağı Sovyet sınırlarını aşsın varsın ama sen basın hürriyeti sınırlarını aşma diye bana ceza verdiler.”

****

Sansürü de çok güzel anlatmış Fahri Erdinç:

“…gazeteler de tepeden inme emirlerle artık yazanın da, çizenin de tanıyamayacağı kadar değişerek çıkıyordu. Yan yana sütunları, alt alta satırları ve başlıkları ve lejantlariyle takılı evlere benzetirsek gazeteyi, bu takılı evler sansür bombardımanına uğramış, yanmış yıkılmış gibi çıkıyor. Kimisinin manşeti, tut ki çatısı uçmuş, başyazının üst yarısı, yanındaki sütunun tümü göçüp gitmiş. Başlıksız yazı mı istersin, yazısız başlık mı, her sayfada bulursun.”

(Sayfa-66)

***

İlginçtir, Kore çalışmalarında sık sık karşıma çıkan dönemin Güney Kore Başkanı Sigman Ri, ki kaderi Menderes’e benzedi, gençlerin gösterisiyle yıkıldı.

****

Fahri Erdinç, ‘Kore Nire’ romanında, Kore savaşı anlatılmadan önce 27 Mayıs’a giden yolda yaşanan bu ve benzer ayrıntılara yer verdi. Örneğin, 8-29 Nisan gösterilerini katılan öğrencilerin bir kısmının Karadeniz ve Akdeniz gemilerini bindirip memleketlerine göndermek istediklerini yazıyor Erdinç…

(Sayfa-78).

***

Keza, 28 Nisan 1960 Tahkikat Komisyonu darbesi sırasında TBMM’den sadece İsmet İnönü’nün değil 12 milletvekillinin de polisle dışarı atıldığı not edilmiş durumda…

****

Demokrat Parti dönemine ayna tutan, Kore savaşını özel olarak anlatan bu romanı okumanızı öneririm.

****

Bu yazının dipnotu: Uzun süredir hazırlığını yaptığım Kore savaşına ilişkin kitabı bitirdim. Türkiye tarihinin önemli dönüm noktalarından biri olan NATO’ya, Amerika’ya bağımlılığımızın ilk somut adımı Kore’ye asker göndermekti. Kore’de çarpışan kahramanlardan farklı öyküleri olanlarla söyleşi de yaptım. Teknik çalışmalar bittiğinde kitabı sevgili okuyucularımla buluşturacağım.

BİRAZ İZİN RİCA EDİYORUM!

Bursa ve ülke gündemini yakından takip eden yazılar kaleme aldım.

Yeni döneme daha iyi hazırlık yapmak için bir süre izin istiyorum. 15 gün sonra görüşmek üzere…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.